İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) tarafından 13 Eylül 2022 tarihinde yayımlanan iş cinayetleri raporuna göre 2022 yılının ilk sekiz ayında (243 günde) 1202 işçi hayatını kaybetti.

2022 yılının ilk sekiz ayında iş cinayetlerinde hayatlarını kaybeden işçilerin aylara göre dağılımı şöyle: Ocak ayında 120, Şubat ayında 109, Mart ayında 122, Nisan ayında 129, Mayıs ayında 176, Haziran ayında 189, Temmuz ayında 171 ve Ağustos ayında 186 işçi hayatını kaybetti.

2022’nin ilk sekiz ayında iş cinayetlerinde yaşamından olan maden işçisi sayısı 48. Bir başka deyişle her 5 günde 1 maden işçisi kardeşimiz aramızdan koparılıyor. İş cinayetlerinde ölümleri, yaralanmaları ve meslek hastalıklarını “işçinin kaderi”, “işin fıtratı” şeklinde ifade etmek ise bilinçli olarak gerçeğin üstünü örten, art niyetli bir yaklaşımdır.

 Bu art niyetli yaklaşım yüzünden işçi ölümleri gittikçe artıyor, yeni bir iş cinayetine davetiye çıkarılıyor. Daha dün aynı aymazlık, sorumsuzluk ve denetimsizlik yüzünden Ankara’nın Nallıhan ilçesindeki bir kömür madeninde yaşanan iş cinayetinde 44 yaşındaki maden işçisi Ömer Kalem canından oldu.

Buradan bir kez daha tekrarlıyoruz: İş cinayetlerin sorumluları işyerinde gerekli tedbirleri almayan maden işverenleri, etkili denetimleri yapmayan kamu ve yasal düzenlemeler ile önleyici kanuni mevzuatları olması gerektiği gibi hazırlamayanlardır. Yine gerçekleşen her iş cinayetinden sonra gerçek sorumluların yargılanmaması ve açılan davalarının cezasızlıkla sonuçlanması işçi ölümlerini artırıcı rol oynamaktadır.

İşkolumuzda bir işçi kardeşimizin daha çalışırken ölmemesi, meslek hastalığına yakalanmaması, sakat kalmaması ve insanca çalışıp yaşayabileceği bir ücret ile sosyal hakka kavuşması, çalışma barışının da, demokrasinin de en önemli güvencesidir.

Dev. Maden-Sen olarak bir kez daha yineliyor ve talep ediyoruz:

  • Kamu kaynaklarının özelleştirmeleri iptal edilmeli, taşeronluk başta olmak üzere her türlü esnek, kuralsız ve güvencesiz çalışma uygulamaları sonlandırılmalıdır.
  • İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin ayrımsız tüm çalışanlar için bir hizmet değil,  bir hak olduğu ve çalışanların bu hakkına karşı tek muhatabın devlet olduğu kabul edilmelidir.
  • Sendikalaşmanın önündeki tüm baskı ve engeller kaldırılmalı, işyerlerinde toplu iş sözleşmesi imzalanması için sendikal baraj şartından vazgeçilmelidir.
  • İşçi sağlığı ile iş güvenliğinin birbirini tamamladığı gerçeğinden hareketle, tüm çalışanlar insana yakışır norm ve standartta bir sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmalıdır.
  • Sigortasız ve sendikasız çalıştırma önlenmeli, kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmalıdır.
  • Bağımsız denetim mekanizmaları oluşturulmalı, işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının iş güvenceleri mutlaka sağlanmalı, ücretleri oluşturulacak bir fondan karşılanmalıdır.
  • İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının ilgili meslek odalarına üye olmadan çalışmalarına izin verilmemelidir.
  • Denetim raporları; şeffaf olmalı ve ilgili sendikalara ile meslek odalarına iletilmelidir.
  • Yıllardır ihmal edilen meslek hastalıklarının önlenmesi, gerekli taramaların yapılması, hastalıkların tespiti için yasal düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmelidir.
  • Koruyucu sağlık hizmetleri yerine tedavi edici sağlık hizmetlerine öncelik verilen uygulamalardan vazgeçilmeli, koruyucu sağlık hizmetleri geliştirilmelidir.
  • Sendikaların, meslek odalarının, üniversitelerin karar süreçlerinde ve yönetiminde etkin katılımı sağlanmalıdır.
  • İdari ve mali yönden bağımsız, demokratik bir işleyişe sahip Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurumu bir an önce oluşturulmalıdır.

 İş cinayetlerinde kaybettiğimiz işçi kardeşlerimizin anısı önünde saygıyla eğiliyor, başta acılı aileleri olmak üzere çalışma arkadaşlarına ve işçi sınıfımıza başsağlığı diliyoruz.