GENEL BAŞKANIMIZ TAYFUN GÖRGÜN’ÜN TBMM BARTIN/AMASRA ARAŞTIRMA KOMİSYONU’NA YAPMIŞ OLDUĞU  KONUŞMASI :

(“Bartın’ın Amasra İlçesinde Meydana Gelen Maden Kazasının Tüm Yönleriyle Araştırılarak Benzer Kazaların Önlenmesine Yönelik Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu”  toplantı tutanağı, Dev. Maden-Sen Genel Başkanı Tayfun Görgün’ün kısmı, sayfa 337-355)

BAŞKAN TANER YILDIZ —Şimdi de Türkiye Devrimci Maden Arama ve İşletme İşçileri Sendikası/Dev Maden-Sen –DİSK üyesi– Genel Başkanı Tayfun Görgün’ü davet ediyoruz. Buyurun Başkanım, söz sizde.

TÜRKİYE DEVRİMCİ MADEN ARAMA VE İŞLETME İŞÇİLERİ SENDİKASI GENEL BAŞKANI TAYFUN GÖRGÜN — Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, çok kıymetli üyeler ve burada bulunan bütün hazırun; ben de sizleri DİSK adına, DİSK/Dev Maden-Sen adına saygıyla sevgiyle selamlıyorum, iyi çalışmalar diliyorum.

Çok önemli bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Ben de DİSK adına birçok komisyona son on beş yıldan beri, yirmi yıldan beri katıldım fakat beni en heyecanlandıran, en ciddiye aldığım komisyonlardan biri Soma Komisyonuydu, biri de Amasra Komisyonudur. Belki bir madenci olduğum için, belki de can kayıplarının bu kadar çok olduğu, bu kadar hazin, bu kadar acı bir meseleden dolayı toplanıldığı için çok ciddiye alıyoruz. Soma Komisyonu da çok ciddi çalışmalar yaptı, işte sonuçları ortada. Şimdi bir çalışma daha yapılıyor. Umarım bu çalışmadan ülkemiz, bütün maden işçileri faydalanacaktır. Buna inanıyorum, onun için dua ediyorum diyebilirim size.

Sayın Başkan, Sayın Milletvekilleri, Sayın Komisyon üyeleri; toplumumuzun çok geniş bir kesimi hakikaten “Neden oluyor bu kazalar? Nasıl önlenebilir?” sorusunu her zaman sordu. Bu Soma’yla ayyuka çıktı. Sizin de orada biliyoruz çalışmalarınızı, rastlaştık orada. Ermenek’te hatırlarsınız sohbetlerimiz oldu ve daha birçok yerde…

BAŞKAN TANER YILDIZ — Tabii, çok iyi hatırlıyorum. Geldiniz, orada görüştük.

TÜRKİYE DEVRİMCİ MADEN ARAMA VE İŞLETME İŞÇİLERİ SENDİKASI GENEL BAŞKANI TAYFUN GÖRGÜN — Yani çok iyi bir çaba içinde olundu ama Türkiye’de birçok yasalar çıkarıldı, yönetmelikler çıkarıldı, çalışmalar yapıldı fakat sonuçta Sayın Başkan ve bütün heyet, biliyor ki Türkiye’de bu iş kazalarının önüne geçilemedi. Sayılarda bir düşme yok yani bütün çalışmaların boşa gittiğini söylemiyorum tabii ama bir şey var eksik olan. Zaten yüce Meclisin de komisyon kurmasının sebeplerinin en başında herhâlde bu olsa gerek.

Şimdi, bu Amasra meselesinde bizim yaklaşımımız şu: Teknik olarak oradaki ihmaller ortaya çıkacak. Zaten tahmin edilen ön raporlar, bizim kendi madencilikten gelen deneyimlerimizin bilgileri ışığında, işçiler ile ailelere ziyaretlerimizde çeşitli açıklamaları sonucunda… Buna Aşağı yukarı kabataslak sahibiz ne olup bittiğine fakat tek başına oradaki teknik sebeplere dayanmak, teknik meseleye indirmek sorunu Soma’da da çözmedi; Ermenek’te, Şirvan’da, Kemalpaşa’da, bir sürü şeyde çözmedi, burada da çözmez. Bunu çok rahatlıkla altını çizerek söyleyebilirim,

Şimdi, Amasra’daki TTK kurumu, kamu kurumu ve çok büyük bir kurum. Teknolojik bütünlüğü, deneyimleri bakımından da özellikle zaten taş kömürü alanı bu. Alanda da… Yani belki fırsat verilse, imkânlar olsa, dünya çapında deneyimler çıkaracak kadar önemli bir kurumumuz, önemli hizmetler yaptı Türkiye’ye ama son durum öyle değil.

YÜZDE 97’Sİ ELDEN ÇIKARILARAK YÜZDE 3’E SIKIŞTIRILMIŞ TTK’DEN ÜRETİM BEKLENİYOR

Şimdi, burada konuştuğumuz yer… Bahsedildi aslında, biliyorsunuz yani tereciye tere satmış olmak istemem tabii ama tekrar etmek isterim bu bilgileri. Amasra maden havzası yani kömür havzası Zonguldak havzasının toplam dörtte 1’inden fazla bir kömüre sahip, 622 milyon ton civarında bir şey var rezervde. Bunun 2005’te yüzde 97’si bir özel sektöre verildi, demin ismi de zikredildi burada ve birtakım şartlar icabında verildi. Bu şartlar icabında verildi fakat o şartları bu şirket yerine getirmedi, sonra tekrar uzatıldı bu sözleşme. Hâlbuki şartları yerine getirmediği zaman kurum, Bakanlık ve karar mercileri aslında bunu niye yerine getirmediğine bakarak, mücbir ve haklı bir sebep yoksa eğer bu konuda gerekli cezalandırmaları yapması gerekiyordu ve o sözleşmeyi yenilememesi gerekiyordu ama hâlâ orada Hattatlar grubunu Amasra havzasının, maden sahasının -daha doğrusu- yüzde 97’sine sahip ve hiçbir işlev yapmamış, hiçbir kömür üretmemiş. Redevansla başlayan süreç bildiğimiz gibi Sayın Başkan, kıymetli heyet; daha çok çıkarılan ton başına kömür hesaplamasıyla yapılabilen bir kiralama diyebileceğimiz amiyane tabirle… Ona rağmen orada kömür çıkarmamış. Orada maden sahasının sadece yüzde 3’üne sahip olan TTK üretim yapmaya çalışmış.

Şimdi, bakın, bir yanda kocaman bir kurum var, Türkiye’ye emeği geçmiş, madencilikte duayen bir kurum, okul âdeta burada, ya muhteşem işler yapmış; bir yanda da bir tane işveren -büyük olur, küçük olur- orada duruyor yani bu orada. Yüzde 3’e sıkıştırılmış TTK’den üretim bekleniyor. Orada bir üretim zorlamasından rahatlıkla bahsederiz.

SAYIŞTAY RAPORUNDA DA GÖRÜLDÜĞÜ ÜZERE AMASRA’DA PERSONEL SAYISI YETERSİZ OLMASINA RAĞMEN  ÜRETİM ZORLAMASI YAPILDI

Sendikacı arkadaşımız, orada yetkili olan sendikanın başkan vekili arkadaşımız bunu bize açıklayabilir. Niçin orada üretim… Oradaki kömürler nereye gidiyor? Onları anlatabilir. Bir üretim bekleniyor ve başka yerde üretim yapılmadığı için burada bir üretim bekleniyor ama öte yandan Sayıştay raporlarıyla —ciddi bir kurum olduğu için Sayıştay raporlarından bahsediyorum ben— gerekse bilenler biliyor bunu, orada Sayıştay raporunu hatırlarsak eğer, diyor ki: “Burada işte 1.200 küsur -küsuratları söylemeyeceğim- civarında olması gereken personel sayısı 600 küsur civarındadır.” Sonra sayıyor sayıyor, eksi 350 kotuna gelmiş olduğunuz için artık metanın ciddi bir risk oluşturmasından bahsediyor ve burada ek önlemler alması gerektiğini söylüyor. Personel yapısındaki eksikliklere mesela, demin, değindi sayın vekiller, zannederim Sayın Başkan Vekili de sözlerinin arasında söylemiş olmalı. 1 barutçu var, bakın, üç vardiya olan bir yerde 1 barutçu var. Bu, çok şey anlatıyor aslında. Tamam, diğer iki vardiyada üretim yok pek yani değil mi? 4/12’de yani “paşa vardiyası, serseri vardiyası” dediğimiz vardiyada, sıfır vardiyasında yok burada ama gündüz vardiyasında üretim var ama 1 barutçu olacak iş değil Sayın Başkan ve bir sayın vekilim de dedi ki burada: “Ona yıkılmaya (barutçu) çalışılıyor yani şeyler öyle görünüyor. Hani patlatma, patlama, işte sonra bildiğimiz şeyler.” Bilmiyoruz, öyle mi olacak? Umarız ki öyle çıkmayacak.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) — Sayıştayın 2020 yılı raporunda 1 barutçu var.

TÜRKİYE DEVRİMCİ MADEN ARAMA VE İŞLETME İŞÇİLERİ SENDİKALARI GENEL BAŞKANI TAYFUN GÖRGÜN — Tamam ama ben de onu söylüyorum zaten. 2019 ve 2020 raporlarında böyle Sayıştay dolayısıyla ve demiş ki: “Bu eksiklik iki tane şeye sebep olur. Birincisi, üretim eksikliği olur yani üretemez burası yani (TTK) kendi yüzde 3’lük bölümünde bile rantabl, verimli üretim yapamaz.” Bu önemli bir şey değil mi üretim için var TTK de orada? İkincisi ise “İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda çok ciddi riskler yaratıyor bu.” demişti.

PATLAMANIN YAŞANACAĞI BELLİ OLMASINA RAĞMEN KAMU DENETİMİ VE YETKİLİ SENDİKA GEREĞİNİ YAPMADI

Anlatmıştım, ben şimdi tekrar girmeyeyim oralara, bunları söylemiş. Şimdi, dolayısıyla bu kaza aslında sadece buradan bile baktığımızda “Geliyorum.” demiş. Her ne kadar işçi ailelerinin söylediklerinin bir kısmının abartılı olabileceğinin, bir kısmının duygusal olabileceğini düşünsek de esasında en iyi biçimde onlar televizyonların karşısında Cumhurbaşkanımızın yanında ifade etti aileler dediler ki: “Benim çocuğum on on beş gün önceden…” “Oraya takılmayalım yani rengi, kokusu var mıdır metanın? O başka.” Yani bunu ailesiyle paylaşmış, işçi bunu hisseder fakat işçinin bunu aktarabileceği ne sendikal mekanizmalar çalışmış ne kamu kurumu mekanizmaları çalışmış durumda olmadığını buradan çok rahatlıkla çıkarırız.

ÖZELLEŞTİRME ÖLÜMLERE DAVETİYE ÇIKARMIŞTIR

Ben toparlayacağım, raporumuzda daha uzun olarak burada size arz ettik. Yine, gerekirse başka şekilde çalışma yani bu çalışmanın devamında yeni raporlar da size sunabiliriz. Kısaca sözlü olarak şey yapacağım, yani o rapora kadar uzun tutmayacağım. Şimdi, bunun sebebi esasında özelleştirmedir orada. Açıkça söyleyebilirim, bunu Açıkça söylemek gerekiyor. Neden? Ama kamu kurumunda olmuş kaza, TTK’de olmuş fakat öyle bir baskı altında ki bu şöyle bir şey: Yani tahsisat eksik. Zaten sahanın yüzde 3’ünde varsın. Özelleşeceğini biliyorsun. Tepesinde çıkmış orada kurum küçülmüş. Demin rakamlar verildi yani hem işçi sayısı rakamları verildi, dün neydi, bugün ne yarın ne olacak hem üretim rakamları verildi. Bunlar biliniyor falan. Dolayısıyla TTK içerisinde ve alt düzeydeki insanların oradan eksikleri olsa bile ben kendi vicdanında çok büyük sorumluluk görmüyorum; politika yapıcılar burada sorumludur. Yani bu kararları verenler sorumludur çünkü durum ortada yani 2005 yılında kalkıyorsunuz yüzde 97’sini veriyorsunuz bir özel sektöre, hiç üretim yapmıyor, gereğini yerine getirmiyor. Yıl 2022 oluyor hâlâ yüzde 3 paya sahip olan TTK orada üretim yapmaya çalışıyor. Üstelik de eksik personelle ve demin sayılan havalandırma, onun ihalesinin ertelenmesi falan gibi sebeplerle oluyor. Bütün bunların sebebi aslında özelleştirme meselesidir. Şimdi, Türkiye deneyiminden, Meksika deneyiminden, İngiltere deneyiminden biliyoruz ki bazı sektörlerde özelleştirme yapmamak lazım veya çok dikkatli yapmak lazım. Bir tanesi bunun sağlık sektörü. Mesela demir yolu örneğini İngiltere’den biliyorsunuz, tekrar devletleştirildi orada, demir yolu kazaları olmaya başlayınca… Meksika’daki, Arjantin’deki sonuçlarını görüyoruz. Bunu birçok defa biz DİSK olarak bu Meclisin çatısı altında komisyonlara anlattık, sözümüzü ne kadar dinletebildiğimiz… Yani demek ki başarılı olamadık.

Şimdi, madencilik sektörü böyle bir sektör çünkü havza madenciliğini sadece üretimi tek şirkete vermek anlamında, tek bir firmanın işletmesi değil, bilgi anlamında, arşiv anlamında bütünlüğü terk ederseniz demin Sayın Bakanım, siz kendiniz söylediniz, dediniz ki: Ermenek’te oradaydık işte beraber. Son şirket bilmiyor işte, gelmiş datyanmış ama 60 metrelik mesafe var zannediyor, üstte daha önceki başka üretim sürecinde açılan o büyük çukurda su birikmiş -o su birikmiş olacağı tahmin edilen bir şey- ama o birikintinin arasındaki tabakanın bu, yer altından gelen yeni şirketin ne yaptığını bilmiyor. Niye? İşte, bu bilgi eksikliğini bütünleştiren bir kurumlaşma yok Türkiye’de.

TTK bu hâle gelmiş, bilmem ne kurumu o hâle gelmiş. TKİ’de ise 1980, 86, 87’de 26 bin, 28 bin işçi çalışıyordu -o da linyitlerdir yani- ve işte orada şimdi 4-5 bin çalışan var sadece, hemen hemen hiç üretim yapmıyor TKİ; TTK’nin hâli de böyle. Dolayısıyla burada mutlaka kusurlar teyit edilecektir yani ocak incelemesinden sonra da ama tablo şimdi görünen de böyledir ve bunun sebebinin asıl olarak ne olduğunu ben uygulanan politikada buluyorum. Bunu Türkiye yeniden değerlendirmelidir. Madencilik sektöründe özelleştirmeye böyle özellikle kömür madenlerinde yani böyle tehlikenin yüksek olduğu madende yapamazsınız. Mesela metan meselesi, drenaj meselesi de konuşuldu. Bu meselede şimdi, her kömür metanlı değildir. Mesela Orta Anadolu kömürleri, linyitleri öyle o kadar metanlı değildir ve orada grizu tehlikesi yoktur ama Soma ve Zonguldak çok metanlı yerlerdir, o bilinen bir şey bütün maden mühendisleri bunu bilir, söyler, yazarlar yani. Dolayısıyla biline biline bir kaza olmuştur.

DİSK OLARAK,  ÖNLENEBİLİR OLDUĞU HALDE ÖNLENMEDİĞİ İÇİN “İŞ CİNAYETİ” DİYORUZ

Şimdi, burada elbette sendika olarak biz sendikaların kusurlarını konuşmak durumundayız. Bakın, Sayın Başkan, kıymetli heyetimiz, kıymetli vekillerimiz; Soma’da kaza oldu yani biz ona tabii, DİSK olarak “iş cinayeti” diyoruz yani önlenebilir olduğu hâlde önlenmediği için “iş cinayeti” diyoruz, buraya öyle söylüyoruz “iş cinayeti” Sendikaların burada sorumlulukları var. Neden sorumlulukları var? Şimdi, bırakıyorum olanı biteni bir kere, şimdi, Soma’da bir adli süreç yaşandı, hukuk süreci yaşandı. Oradaki 301 kardeşimizin hepsi Türkiye Maden İş Sendikasının, TÜRK-İŞ’in üyesiydi arkadaşlar. Türkiye Maden İş Sendikası -burada söylüyorum keşke yöneticileri gelseydi yine söyleyecektim, arkasından konuşuyor gibi olmasın ama- o süreci izlemediler, davaya müdahil olmadılar, davaya biz müdahil olduk, başkaları müdahil oldu ve ondan sonra mahkeme bizim müdahalemizi kabul etmedi; “Siz direkt taraf değilsiniz, üyeniz değil.” falan gibi şeyler oldu. Başkan burada söz verdi sendikası adına genel manada “Biz bu davayı izleyeceğiz.” diye vallahi çok iftihar ederiz. Biz de hepsini izleyeceğiz, biz de devam edeceğiz.

GENEL MADEN İŞÇİLERİ SENDİKASI GENEL BAŞKAN YARDIMCISI İSA MUTLU — Savcılığa başvurduk müdahil olmak için.

TÜRKİYE DEVRİMCİ MADEN ARAMA VE İŞLETME İŞÇİLERİ SENDİKALARI GENEL BAŞKANI TAYFUN GÖRGÜN — Tabii, şimdi güzel bir şey yani bu davanın sonuna kadar bakacağız. Biz bu davaları izlersek eğer bunu engelleyebiliriz yani burada konuşan sendika başkanları, sendika adına konuşanlar bizi dinlemiyorlar, “Denetim yetkimiz yok.” diyor. Bunlar şimdilik böyle olabilir fakat eğer siz davaları iyi izlerseniz, kamuoyuna durumunuzu İyi anlatırsanız, işi iyi toparlarsanız sizi herkes dinler o zaman. Ama bir sendika yöneticisi kazanın ilk akşamı kalkıp da demin ilk başta söylenen sözleri ederse veya o niyetle söylemese bile öyle anlaşılmaya yol açarsa eğer, ondan sonraki diğer yetkililerden işi saklamak, savsaklamak, geçiştirmek isteyenler de yanlış bilgileri verirler ama bugün işin rengi ortaya çıkmış durumda…

KAMUNUN DENETİM YAPMA YETKİSİNİN, DENETİM YAPMA KAPASİTESİNİN DARALDIĞINI GÖRÜYORUZ

Şöylesine bir noktaya gelmek istiyorum: Tabii ki bütün bu kazaları ülke çapında iktidarı, muhalefeti bütün insanlarımıza çok üzülüyoruz. Hepimizin içinin yandığı belli. Sayın Bakanım, siz Bakanlığınız döneminde ne kadar üzüldüğünüzün farkındayım, görüyorum ben ama ne kadar kişisel olarak üzülürsek üzülelim eğer mekanizma olarak, sistem olarak durumu düzeltemezsek, gerçekten çözümler bulamazsak biz bu kazaları önleyemeyiz. O zaman da söyledik, Soma’dan sonra da söyledik, önlenmeyecek kazalar bu şekilde dedik ve nihayetinde bunu görüyoruz. Evet bir Soma kadar daha büyük bir şey olmadı ama bunlar da hiç az değil, bu çağda, bu şeyde. Şimdi, baktığımızda Türkiye’de mesela -benim raporum da var- denetimlerin, kamu kurumlarının yaptığı denetimlerin azaldığını görüyoruz; Çalışma Bakanlığının denetimlerinin azaldığını görüyoruz, Enerji Bakanlığının yaptığı denetimlerin azaldığını görüyoruz, bir kamunun denetim yapma yetkisinin, denetim yapma kapasitesinin daraldığını görüyoruz. Sayılardan belli bu, yazdık sayıları oraya yani yıldan yıla düşüşleri koyduk, Almanya’yla karşılaştırmasını bu raporumuza koyduk. Başka ülkelerle karşılaştırdığımızda zaten çok geriyiz ama bir de kendi ülkemizde yıldan yıla baktığımızda o da ortaya çıkıyor.

Bir başka mesele de madenlerin özellikle -yani bunu öneri olarak baştan da söylemiş olayım metanlı madenlerin çok özel olarak üretim yapması lazım, çok özeldir ve başta kamu olmak üzere, bunun çok iyi denetlenecek mekanizmalarının kurulması gerekiyor, bundan emin olmamız lazım ya da özelleştirme yapmamak lazım. Biz yapılmamasından yanayız yani kamunun işletmesinden yanayız. Hele hele taşeron, muvazaalı taşeron, dayıbaşlığı, bilmem ne oralara kadar giden süreçler yaşamamak gerektiğinin altını çizmek istiyorum.

Saatin farkındayım, uzatmamaya da çalışıyorum.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) — Dinliyoruz Başkan, rahat rahat konuşun.

BAŞKAN TANER YILDIZ — Sayın Başkanım, süremiz var yani siz bütün sunumunuzu nasıl isterseniz öyle yapabilirsiniz.

TÜRKİYE DEVRİMCİ MADEN ARAMA VE İŞLETME İŞÇİLERİ SENDİKASI BAŞKANI TAYFUN GÖRGÜN — Peki, çok teşekkür ederim.

ÖZEL ÖNLEMLER ALMAZSAK DAHA BÜYÜK FACİALAR YAŞAYABİLİRİZ

Şimdi, bu denetim meselesi bütün madenlerde çok önemli, ağır olan bütün iş kollarında çok önemli ama kömür madenciliğinin metanlı olan kısımları Türkiye’de belli, buralarda çok daha önemli. Buraya hem Komisyonumuzun hem de devletimizin, yürütmemizin, yargımızın, sendikalarımızın, bütün insanlarımızın dikkat etmesi lazım. Buraya özel önlemler almazsak daha büyük facialar yaşayabiliriz Türkiye’de çünkü enerji denilen şeye ihtiyacımız var, bunu üretmek zorundayız. Hele de şu Ukrayna-Rusya savaşı -ya da ABD-Rusya savaşı, ne deniyorsa ona- uzayıp da enerjiyle ilgili diğer sıkıntılar yani doğal gaz vesaire çıkar Türkiye’ye de yansırsa bu, o zaman biz döneceğiz kömüre demek oluyor. Büyük ölçüde döndüğümüz zaman da bütün bu temel duayen kuruluşlarımız -TTK, TKİ başta olmak üzere- bunlar teknolojik bütünlüklerini yavaş yavaş azaltıp üretim faaliyetlerini azaltmış olduğu için sağlıklı üretim yapmak bu alanda kolay iş olmayacak ve kazalarla yani daha büyük kazalarla karşı karşıya kalma riskiyle gerçekten burun burunayız. Dünyanın ne hâlde olacağı belli değil. İşte, kim bilirdi ocak ayında Rusya-Ukrayna’nın böyle olacağını, işte bu doğal gazın vesairenin böyle olacağını? Allah’tan Türkiye birtakım dengeleri gözetebildiği için, kurabildiği için oradan çok fazla etkilenmedik. Yani savaşlar her zaman kötüdür tabii de yani onun enerjiyle ilgili boyutundan bahsetmek istiyorum ama yarın başka bir şey olabilir, biz sadece kendi enerjimizi üretmek zorunda kalabiliriz. Onun da Türkiye’de kaynakları bellidir, işte, kömür burada önemli bir yer teşkil etmektedir çünkü yeteri kadar, uzun yıllar yetecek kadar kömür rezervi -linyit başta olmak üzere- Türkiye’de vardır. Bunlara Türkiye’nin dikkat etmeye çalıştığını, ettiğini biliyoruz.

Şimdi, bu Komisyonun çok önemli olduğunu söylemiştim Sayın Başkanım -Sayın Bakanım diyeceğim size, her zaman öyle bildiğimiz için- kıymetli milletvekillerimiz. Şimdi, bu yasamanın böylesine… Yani bütün demokratik ülkelerde bu önlenebilir olan kazalar, facialar, ihmal edildiğinin şüphesi olan olaylar gerçekten üç kurumun çok iyi çalışmasıyla ancak önlenir. Bildiğimiz gibi, birincisi, yasama, sonra yürütme ve yargı süreçleri vardır. Türkiye’de şu anda yasamanın faaliyeti içindeyiz ama biliyoruz ki yasama faaliyetleri içerisinde de sizin yaklaşımlarınız, sizin de madenciliği çok iyi biliyor olduğunuz, sizin ve buradaki birçok yetkilinin, maden mühendisleri içlerinde var, mühendisler var ya da çok duyarlı milletvekillerimiz var, bölgeden, diğerlerinden. Dolayısıyla buradaki ortaya çıkan yaklaşımlarda eğer bir başarı elde edebilirsek yasamayı da doğru yönlendirebiliriz bu konuda, yürütmeye de ışık tutabiliriz, teşvik edebiliriz, sendikaların da demin şikâyet ettikleri şikâyetleri azalır ve yargı da biraz rahat eder bu konuda diye düşünüyorum. Dolayısıyla biz bunların önüne ancak ondan sonra geçebiliriz diye söylüyorum.

MADENLERDE İÇ DENETİM, İŞVERENLERDEN MAAŞ ALAN, ONLARA MAAŞLARI VE İŞ AKİTLERİ BAKIMINDAN BAĞLI OLAN İNSANLAR VE KURUMLAR TARAFINDAN YAPILAMAZ

Denetimlerin önemli olduğundan bahsetmiştik, hep bahsedildi, biliyoruz. Türkiye’de denetimler konusunda problem var, demin rakamları da vermiştim. İç denetim konusunda söylendi, gerçekten bu denetimlerin bütün aşamalarının işverenlerden maaş alan, onlara maaşları ve iş akitleri bakımından bağlı olan insanlar ve kurumlar tarafından yapılamayacağının yani objektif olarak yapılamayacağının, layıkıyla yapılamayacağının hepimiz farkındayız. Yani ben parasını ödüyorsam beni denetleyecek şirkete veya bireye, yetkiliye parasını ben veriyorsam, her an işine son verip başka birisini alabilme şansım varsa yani o zaman o beni asla, hayatta objektif olarak denetleyemez yani hele bu işsizliğin dünya çapında bir dert olduğu bir ortamda. Dolayısıyla ilk yapılacak iş bu denetim meselelerini işverenlerin maaşına bağlı olmaktan çıkartıp bunu; tamam işverenlerden bir şey alınsın, buradan bir prim alınsın ya da alınan primlerin bir kısmı oraya aktarılsın, devlet de yapabiliyorsa buna Çalışma Bakanlığı ve de belli şeyler, finansman aracıları katkı versin, bağımsız, özerk bir havuz olsun burada. Bu havuzdan bunların parası ödensin yani bu denetçilerin bütün hepsini söylüyorum; gerek işçi sağlığı, iş güvenliği açısından gerek nezaretçiler bakımından söylüyorum bunu. Bu hassas, bu konu önemli. Yoksa o denetimlerin hiçbir kıymeti kalmıyor orada bu denetimlerin yani daimî nezaretçiler de dâhil olmak üzere diyorum.

DIŞ DENETİM YAPAN BAKANLIKLARIN MÜFFETİŞ, UZMAN SAYISI YETERSİZ, DENETİM YOK DENECEK KADAR AZALMIŞ DURUMDA, AYRICA SOSYAL DENETİM ŞART

İkinci olarak da “dış denetim” dediğimiz, işte, bizim madencilikte geçerli olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın birimleri zaten bütün işletmeleri denetler ama orada da teknik olarak yeterli mühendis kökenli iş müfettişlerinin çok çok azaldığını biliyoruz, artık bir kısmı da eskileri şey olduğu için, emekli olanların yerini de bu metanlı ocakları bilen çok fazla arkadaşımız hemen hemen kalmadı gibi Çalışma Bakanlığında, bilmiyorum Enerji Bakanlığında durum nedir? Hani bu ihtiyaçları da hesaba katarak, bu sayıları yani hem Enerji Bakanlığımızın denetlemelerini hem de -buna çok ihtiyaç var- Çalışma Bakanlığı denetlemelerinin bu teknik denetim… Yani sosyal denetimden bahsetmiyor, işte, bordro da şu eksik, şu yapmış, ondan bahsetmediğini söylemek istiyorum. Bunların iyi yapılması için gerekli kadroların kurulması ve araştırmanın yapılması lazım. Neye ihtiyaç var, ne kadar eksikliği var Türkiye’nin; bunların ortaya çıkarılması gerekiyor.

TÜRKİYE’DE İŞÇİ SAĞLIĞI, İŞ GÜVENLİĞİ VE ÖLÜMLÜ İŞ KAZALARI BAKIMINDAN ÖZELLİKLE KÖMÜR MADENCİLİĞİ EN BAŞLARDA

Baktığımızda yani biz ne dersek diyelim, bir sürü şey tartışma yapılıyor, şimdi Türkiye’de dünyanın gelişmiş ülkelerindeki madencilikteki ölüm sayılarından 15 kat daha fazla kabataslak mesela bu 100 bin rakamı verilir bildiğiniz gibi Amerika’da bu yüz binde 8 civarındadır, Almanya’da yüz binde 4 civarında, Türkiye’de yüz binde 40 olduğu ortaya çıkmıştır ve bu aşağı yukarı yani yüzde 1.500 değil mi? Evet, tabii yani çok yüksek bir sayıya sahip; hani bu da durumu anlatıyor zaten yani kömür madenciliğinde. Diğer rakamlara da burada girmeyeceğim ama nereden bakarsak yani gördüğümüz, yaşadığımız şeyler de dâhil olmak üzere rakamlara da baktığımızda Türkiye’de işçi sağlığı, iş güvenliği ve ölümlü iş kazaları bakımından özellikle kömür madenciliği başta olmak bütün madencilikte çok ciddi sorunlar olduğunu biliyoruz.

ACİL BİR ULUSAL MADENCİLİK POLİTİKASINA VE BU POLİTİKA İÇERİSİNDE BİR İŞÇİ SAĞLIĞINA, İŞ GÜVENLİĞİNE İHTİYAÇ VAR

Biz, tabii, şimdi metanı konuştuk, patlamayı konuştuk ama Türkiye’de madencilikte kömür madenciliği toplam maden işçisi sayısı bakımından dörtte 1’i civarında bir rakama sahip yani 50-60 bin civarında madende yani kömürde çalışan olduğunu şey yaparsak -bu rakamlar biraz daha değişebilir- onun 200 bini aşkın da diğer madenlerde var yani aşağı yukarı dörtte 1’i kömür diyelim ona çalışan işçi sayısı bakımından geri kalanı diğer madenler… Fakat Türkiye’de diğer madenlerde de sorunlar var işçi sağlığı, iş güvenliği bakımından; onlar tek tek öldüğü için veya hemen ölmediği için çok gündeme gelmiyor ya da birer, ikişer öldüğü için mesela diğer metalik madenlerde hani kömürü olmayan yerlerde böyle patlama, metan olmaz da orada çökme olur, su baskını olur, vesaire olur, işte, makine kazası olur, meslek hastalığından ölme vardır. Mesela Çine havzası bu konuda alarm veriyor. Çine havzasında yani neredeyse artık her yıl 20-30 civarında işçi akciğer hastalığından orada gitmeye başladı, onun raporlarını da şimdi hazırlıyoruz ve sahada çalışma yapıyoruz. Böyle sahalar var yani bunu Enerji Bakanlığımız tekrar eski şeyine kavuşturup diğer bakanlıklarla ilişki kurarsa bize de eğer burada görev verirse yani yardımcı olmamızı isterse seve seve canla başla bunu yaparız.

MADENCİLİK YAPILSIN İSTİYORUZ YANİ USULÜNE UYGUN, MADENCİLİK PRENSİPLERİNE UYGUN MADENCİLİK YAPILSIN, İŞÇİ SAĞLIĞINA VE İŞ GÜVENLİĞİNE DİKKAT EDİLSİN

Türkiye’nin envanter ihtiyacı var çünkü Türkiye madencilik bakımından Sayın Bakanım, çok iyi biliyorsunuz, çeşitlik bakımından bir zenginliğimiz var, bazı maden kalemlerinde önemli rezervlerimiz veya toplu rezervlerimiz var; borun bunun başında geldiğini hep biliriz, söyleriz. Dolayısıyla madencilik yatırımları, şimdi metalik madenlere yatırımlar çok arttı son yıllarda altın başta olmak üzere, daha da artacaktır. Madencilik yapılsın istiyoruz yani usulüne uygun, madencilik prensiplerine uygun madencilik yapılsın, işçi sağlığına ve iş güvenliğine dikkat edilsin. Ülkemiz bunun yararını çok görecektir. Madenciliğin korkunç derecede faydası var ama bir ulusal madencilik politikasına ve bu politika içerisinde bir işçi sağlığına, iş güvenliğine ihtiyaç var. Bu politikayı yapmaya çalışmak lazım. Türkiye’nin ulusal madencilik politikası artık yoktur yani bitmiş durumdadır. Bu tekrar kurulamazsa eğer hem madenlerimiz bakımından hem bu iş kazaları bakımından çok büyük tehditlerle karşı karşıya Türkiye ve bu tehdit de giderek büyüyor burada. Metalik madenler bir anlamda, bildiğiniz gibi… Şimdi, o tehlikelerle Türkiye çok fazla karşılaşmadı, ufak tefek emareleri var ama çok büyük ölçüde kimyasal birikiyor orada siyanür başta olmak üzere. Atık havuzları seksen yıl, yetmiş yıl çok iyi korumak gerekir… — Çok iyi koşulların sağlanması lazım, depreme dayanıklı olması lazım, doğaya sızmaması lazım vesaire, benden iyi bilirsiniz onları, dolayısıyla onlar daha yeni Türkiye’de. Bu altın madenciliği başta olmak üzere artıyor, artacak, biz de madenciliğin artmasını istiyoruz yani yatırımlar artsın, insanlar işsiz kalması, kırsal bölgeler zenginleşsin, göçler engellesin, bir sürü faydası var ülkeye. İstiyoruz bunu ama bu şekilde götüremeyiz. Bu şekilde giderse kömürde yaşadığımızın 5 katını metalik madenlerde Türkiye üç, beş, on yıl sonra yaşayacaktır. Şimdiden önlem alırsak, şimdiden uyanık olursak, şimdiden bu Komisyonumuz bu konuda da uyarı yapıp da hem yasamamızı hem halkımızı hem yürütmeyi ve yargıyı da domine edebilir, morallendirebilir, doğru yönlendirebilir diye düşünüyorum.

— Çok iyi koşulların sağlanması lazım, depreme dayanıklı olması lazım, doğaya sızmaması lazım vesaire, benden iyi bilirsiniz onları, dolayısıyla onlar daha yeni Türkiye’de. Bu altın madenciliği başta olmak üzere artıyor, artacak, biz de madenciliğin artmasını istiyoruz yani yatırımlar artsın, insanlar işsiz kalması, kırsal bölgeler zenginleşsin, göçler engellesin, bir sürü faydası var ülkeye. İstiyoruz bunu ama bu şekilde götüremeyiz. Bu şekilde giderse kömürde yaşadığımızın 5 katını metalik madenlerde Türkiye üç, beş, on yıl sonra yaşayacaktır. Şimdiden önlem alırsak, şimdiden uyanık olursak, şimdiden bu Komisyonumuz bu konuda da uyarı yapıp da hem yasamamızı hem halkımızı hem yürütmeyi ve yargıyı da domine edebilir, morallendirebilir, doğru yönlendirebilir diye düşünüyorum.

Raporumuzda bunların bir kısmı var.

BAŞKAN TANER YILDIZ — Yazılı olarak da zaten bunları verdiniz.

TÜRKİYE DEVRİMCİ MADEN ARAMA VE İŞLETME İŞÇİLERİ SENDİKASI GENEL BAŞKANI TAYFUN GÖRGÜN — Verdik, dağıttık.

Ben onun için çok fazla uzatmak istemiyorum.

Çok teşekkür ederim, çalışmalarınızda çok başarılar diliyorum.

Ne zaman isterseniz, emrederseniz, biz bunu çok önemli buluyoruz, gelip bu Komisyona, Komisyonun kuracağı bütün çalışmalara biz daha büyük zaman ayırmayı çok isteriz.

Elinize kolunuza sağlık efendim, yolunuz açık olsun.

BAŞKAN TANER YILDIZ — Peki, teşekkür ediyoruz Tayfun Görgün Başkanımıza.