17 Mayıs 2010’de Zonguldak’ta Türkiye Taş Kömürü işletmesine ait Karadon Müessese Müdürlüğü’nün Yeni Servis Kuyusu’nda bulunan kömür ocağında meydana gelen grizu patlamasında 2’si maden mühendisi olmak üzere 30 maden işçisi iş cinayetinde hayatını kaybetti.

Yerin 540 metre altında meydana gelen grizu patlamasında ilk olarak 28 maden işçisinin cansız bedenine ulaşılmış, yaralanan 11 işçi ise kurtarılmıştı. İki maden işçisi Engin Düzcük ve Dursun Kartal’ın cansız bedenlerine ise 8 ay sonra düştükleri kuyunun 720 metre derinliğinden çıkarılarak ulaşılmıştı.

30 maden işçisinin iş cinayetinde yaşamlarını kaybettiği katliam sonrası hazırlanan raporda; galeri açmak için yapılan dinamit patlatma işleminden sonra açığa çıkan metan gazının tahliye edilmemesi yine maden ocağında bulunan makinaların yalıtımının yapılmaması ve makinalardan çıkan elektriğin madendeki gazın alev almasına yol açtığının anlaşılması ise işçilerin nasıl bir aymazlık ve sorumsuzlukla ölüme gönderildiğini göstermiş oldu.

17 Mayıs 2010’da 30 kişinin ölümüne, 11 kişinin yaralanmasına yol açan katliamla ilgili dava, bilirkişi raporlarının  ardından, katliamdan yaklaşık 4 yıl sonra sonuçlandı. Zonguldak 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 3 TTK yöneticisinin de aralarında bulunduğu 5 sanık 5 ile 10 yıl arasında hapis cezasına çarptırmıştı.

Her iş cinayetinden sonra açılan davalarda katliama sebebiyet veren sorumluların bu davalardan en zararsız bir şekilde sıyrılmaları, madenlerde denetim yetkisini kullanmayan kamu yöneticilerinin yargılamadan muaf tutulmaları işçi ölümlerinin kitlesel olarak sürmesini de beraberinde getirmektedir. 

Soma ve Ermenek, Karadon, Şirvan, Amasra ve adını saymakla bitiremeyeceğimiz maden işçilerinin canına mal olan iş cinayetlerini önlemenin tek yolu, katliam sonrası açılan tüm dava süreçlerinin şeffaf bir şekilde yürütülmesinin sağlanması, iş cinayetlerine yol açan tüm sorumlulara en ağır cezalara çarptırılmasıdır. 

İşyerlerinde ise yetkiyi elinde bulunduran sendikanın işçileri yalnızca toplu sözleşmeden ibaret yığınlar olarak görmesi ve işçilerden tahsil ettiği aidat gelirleri ile kendi konforlu yaşamlarını sürdürmeleri bu süregelen iş cinayetlerine, katliamlara ortaklıktır. Her iş cinayeti sonrası ve katliamların yıldönümlerinde madenlerde canlarını veren işçiler için timsah gözyaşları dökmeleri ise anmaları olsa olsa sarı sendikacılıktır.

Dev. Maden- Sen olarak; 13 yıl önce 30 madenci kardeşimizin gerekli ve yeterli önlemler alınmadığı için diri diri yerin altında yaşamlarını kaybetmelerine ilişkin üzüntümüzü ve öfkemizi bir kez daha belirtiyor, canlarından olan madenci kardeşlerimizin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz.