İki gün önce linyit galerisinde su baskını sonucu mahsur kalan 18 maden işçisine hala ulaşılamadı.
Ermenek’te 28 Ekim 2014 tarihi, öğle saatlerinde başlayan su baskını, Has Şekerler Madencilik linyit ocağını işlemez hale getirdi. Takviye gücün devreye sokulmasına rağmen değişen bir durum olmadı 18 işçi hala yeraltında.
Meydana gelen “iş kazası”nın ardından devletin tepesindekiler Ermenek’e hücum ederek yaşanan vahşet karşısında ilgisiz kalmadıklarını gösterdiler. Oysa, 301 işçinin katledilmesinin ardından ders çıkarılmış ve yaşanan sorunların çözümü konusunda bilim insanlarıyla birlikte o alanda faaliyet yürüten sendikalar ve meslek örgütlerinin katkısı alınmış olsaydı bugün 18 insan aramızda olacaktı.
Patronların dinmeyen kar hırsı, ülkeyi yönetenlerin ilgisizliği ve sermayeyi destekleyen politikalara öncelik verişiyle birlikte ortaya böyle bir sonucun çıkmış olması hiçte tesadüf değildir.
Devletin ve şu anda onu yöneten siyasal iktidarın pek çok alanda olduğu gibi madencilikte de uyguladığı politikaların iflas ettiği bir kez daha gözler önüne serildi. Sermayeyi güçlendiren, işçi ve emekçilere savaştan, şiddetten, kan ve gözyaşından başka bir şey sunmayan AKP hükümetinin madenciliğe ilişkin politikaları yaz boz tahtasına döndü. Ermenek’te ortaya çıkan sonuç üzerinden daha önce yapılan yasal düzenlemenin uygulamalardaki aksaklıklarının belirlenerek giderilmesi için şimdi yeni bir Torba Yasa gündeme getirilip ardından da korkarız ki yine çorbaya çevrilecek.
Galerideki suyun tahliyesine dönük çalışmaların zaman zaman yaşanan kısmi göçüklerle birlikte kısa kesintiye uğrasa da, sürdüğüne dair bilgiler geliyor Ermenek’den. Bu arada Ermenek’deki acılı ailelerin üzüntü ve endişelerini paylaşmak, yapılabilecek katkıları yerinde incelemeyle belirlemek için emek ve demokrasi güçlerinin ilk günden itibaren bölgeyi ziyareti de sürüyor.
Yaşanan feci durumun hemen ardından Pamuklu Köyü mevkiindeki Has Şekerler Madenciliğe ait linyit ocağının bulunduğu bölgeye ilk gidenlerden birisi de Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Sekreteri Arzu ÇERKEZOĞLU oldu.
ÇERKEZOĞLU’nun ardından DİSK Genel Başkanı Kani BEKO, Dev. Maden – Sen Genel Başkanı Tayfun GÖRGÜN başta olmak üzere, DİSK’e bağlı sendikaların yöneticileri de bölgeye gidenler arasındaydı.
DİSK Genel Başkanı BEKO, Genel Sekreter ÇERKEZOĞLU ve Dev. Maden – Sen Genel Başkanı GÖRGÜN, DİSK Konya Temsilcisiyle birlikte bölge incelemelerde bulundular, maden işçileri ve aileleriyle görüştüler. Bu arada kazanın yaşandığı bölgede bulunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı (ÇSGB) Faruk ÇELİK, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner YILDIZ ile DİSK yöneticileri arasında görüşmelerde oldu.
Bakanlarla yapılan görüşmede BEKO, 6331 sayılı yasayla piyasalaşan işçi sağlığı ve iş güvenliği sisteminin çöktüğünü; sorunun temelinde taşeronlaştırma, rödovans gibi güvencesiz çalışma ilişkilerinin yattığını; başta madenler olmak üzere tüm işkollarında bu ölüm ve sömürü düzenine biran önce son verilmediği, yasaklarla, barajlarla, baskılarla sınırlanan sendikal örgütlenmelerin önündeki engeller kaldırılmadığı takdirde iş cinayetlerinin süreceğini belirtti.
DİSK Genel Başkanı BEKO, Ermenek’teki madende göz göre göre yaşanan kazayla ilgili, 31 Ekim Cuma günü saat: 10:30’da DİSK Konya İl Temsilciliği’nde bir basın toplantısı yaparak kamuoyuna detaylı bilgi verecek…
Ermenek’de su tahliye çalışmalarının yapıldığı ocağın bulunduğu bölgede işçilerle görüşen ve basın ile düşüncelerini paylaşan Dev. Maden – Sen Genel Başkanı Tayfun GÖRGÜN, geçtiğimiz yıllarda Soma’da bütün yasal olmayan uygulamalarıyla madenciler tarafından iyi tanınan sicili bozuk Uyarlar Madencilikle bu şirketin sahiplerinin amca çocukları olduğunu, aynı kaynak ve kültürden beslendiklerini, insana bakışlarıyla işçi düşmanı kimliklerini gizleyemediklerini bildirdi.
Soma Maden Yasası adıyla ortaya atılan ve daha sonra komisyonda yapılan değişikliklerle adeta kuşa çevrilen yeni yasal düzenlemeye değinen GÖRGÜN, çıkan yasanın işverenler tarafından eksik uygulandığını, linyit ve taşkömürü sektöründe yasa gereği işçiye ödenmesi gereken iki asgari ücretin çeşitli oyunlarla teke düşürüldüğünü, bu yasanın yürürlüğe girişiyle birlikte pek çok yerde işverenlerin yemeği kaldırdığını, servis ücretlerini ise işçilere yıktığını söyledi.
Kaldırılması gereken taşeron sistemine de dikkat çeken GÖRGÜN, uzun ve çokça tartışmalara neden olan taşeronluk sisteminin Ermenek’te hüküm sürdüğünü hatırlattı.
Maden ocaklarında yaşanan kaza ve ölümlerin tesadüf olmadığına dikkat çeken GÖRGÜN, bu ölümlerin işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin alınmaması, mevcut yasa ve hükümlere uyulmaması sonucu göz göre göre geldiğini kaydetti.
GÖRGÜN, maden ocaklarında iş kazası diye ifade edilen, “kader ve fıtrat” tanımlarıyla kanıksanması istenilen iş cinayetlerinin durdurulması isteniyorsa bunun yolunun sıkı denetim altında tutulması, işçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili yasa ve tüzüklerin ihlal edilmesine izin verilmemesi, uymayan işverenlere caydırıcı yaptırımlar uygulanmasından geçtiğini vurguladı.
Maden ocaklarındaki üretimi sıkıyönetim uygulamalarıyla sürdürerek, işçilere sağlıklı çalışma ortamı ve güvenli iş olanağı sunmanın mümkün olmadığını belirten GÖRGÜN, iş kazalarını önlemenin biricik yolunun işçilerin her konuda özgür iradelerinin yansıdığı, karar alma süreçlerinin tamamında işçilerin iradelerine yer verilen, üretenlerin yönettiği gerçek sendikalarına kavuşmalarıyla mümkün olacağını kaydetti.
Maden ocaklarında sağlıklı çalışma ortamı, güvenli iş ve insanca yaşanacak ücret talebinin ancak işçilerin kendi sendikalarında örgütlenmeleriyle olanaklı olduğunu ifade eden GÖRGÜN, bunun için sendikal örgütlenmeyi engelleyen bütün barajlar ve yasal engellerin biran önce kaldırılması gerektiğini söyledi.
Bütün dileklerinin yeraltındaki 18 işçinin sağ salim kurtarılarak yaşama döndürülmesi olduğunu bildiren GÖRGÜN, şu ana kadar ulaşılamayan işçilerin aile ve yakınlarına geçmiş olsun dileklerini ileterek, onların üzüntü ve endişelerini paylaştıklarını belirtti.
GÖRGÜN, Has Şekerler Madencilik’de meydana gelen “iş kazası”nın sonuçsuz ve hesabı sorulmadan bırakılmamasını, sorumluların mutlaka hesap vermesi gerektiğini kaydetti. 30 Ekim 2014