YAŞANABİLİR ÜCRET YAŞANABİLİR MEMLEKET
Asgari ücret ülkemizde çalışanların tamamını ilgilendiren bir konudur. Asgari ücret tespiti 16 milyondan fazla işçinin ve onların ailelerinin yaşam koşullarını ilgilendiren çalışma hayatının en temel konularından biridir. Asgari ücret on milyonların derdidir.
On milyona yakın işçi ya asgari ücretin altında ya da asgari ücrete çok yakın bir ücretle çalışmaktadır. Öte yandan asgari ücret seviyesindeki artış, genel ücret artışlarını da etkilemektedir. İşsizlik ödeneklerinden, emekli aylıklarına kadar pek çok ödeme asgari ücret düzeyinden etkilenmektedir.
2019 yılı Asgari Ücreti ülkemizin içinde bulunduğu ağır ekonomik kriz nedeniyle her zamankinden daha büyük önem taşımaktadır. Geçen yılın asgari ücreti hem enflasyon hem de döviz karşısında erimiştir. 2019 asgari ücreti işçilerin kriz karşısında korunması için hayati öneme sahiptir. Tespit edilecek asgari ücret öncelikle asgari ücret civarı çalışanların, genel olarak da, DİSK üyesi olsun olmasın, sendikalı olsun olmasın bütün işçilerin ücret seviyesini etkileyecektir.
Kriz koşullarında ücretleri baskılamaya dönük yaklaşımlar, “fedakârlık” ve “aynı gemideyiz” söylemleri giderek artmaktadır. Nüfusunun dörtte üçünün ücret gelirleriyle yaşadığı bir ülkede, yaşanabilir bir memleketin ancak ve ancak yaşanabilir bir ücret ile mümkün olduğu, işçilerin yararına olanın ülkenin de yararına olduğu açıktır. Kapitalizmin her krizinin faturasını işçilere keserek, sermayeyi kurtarmaya yönelik neoliberal politikalar işçilere ve memlekete zarar vermiştir. Ücret artışına, insanca çalışmaya ve insanca yaşamaya dayalı bir büyüme mümkündür ve zorunludur. 2019 asgari ücreti belirlenirken konuya dair temel yaklaşım bu olmalıdır.
Asgari ücret pazarlığı sıradan bir pazarlık değildir. Ülkemizin en büyük, en kapsamlı mücadele sürecidir. DİSK asgari ücret pazarlığını çok önemli bir paylaşım mücadelesi olarak görmektedir. Asgari ücret etrafındaki mücadele toplumsal, hukuksal ve bilimsel boyutları olan çok yönlü bir süreçtir. Bugün sizlerle paylaştığımız DİSK-AR’ın hazırladığı “Asgari Ücret Gerçeği” başlıklı rapor, asgari ücrete dair gerçekleri ortaya koymaktadır.
Asgari ücrete dair veriler, ülkemizdeki çalışma ve yaşam koşullarının dünyanın ne kadar gerisinde olduğunu göstermektedir. Türkiye, evrensel kabul görmüş temel sosyal haklardan birisi olan asgari ücrete dair dünyadaki standart ve uygulamalardan çok uzaktadır.
Ülkemizde asgari ücretin tespitinde uluslararası standartlara uyulmamakta, BM, ILO ve Avrupa Konseyi ilkeleri dikkate alınmamaktadır. Uluslararası normlara göre işçinin sadece kendisinin değil ailesinin de (hane halkının) asgari ücret tespitinde hesaba katılması gerekir. Ülkemizdeki Asgari Ücret Tespit Yönetmeliği’nde yer alan tanımda ise işçinin ailesi asgari ücretin dışında bırakılmıştır.
Ülkemizdeki asgari ücret tespiti sadece uluslararası normlara değil, Asgari Ücret Tespit Yönetmeliğine de aykırıdır. TÜİK, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na her yıl bir işçinin geçimi için gerekli besin içi ve besin dışı harcamalara ilişkin asgari tutarı hesaplayıp sunmaktadır. TÜİK tarafından geçen yıl 2018 Asgari Ücreti için Komisyon’a sunulan ve Kasım 2017’deki değerleri içeren rakam 1894 TL idi. Ancak 2018 için belirlenen asgari ücret TÜİK’in belirlediği tek bir işçinin asgari yaşam maliyetinin dahi altında kalmıştır. Sadece son sene değil, yıllardır asgari ücret, Asgari Ücret Yönetmeliğine aykırı biçimde düşük belirlenmektedir.
Asgari ücretin seviyesi diğer ülkelere nazaran Türkiye işçi sınıfının çok daha geniş bir kesimini doğrudan etkilemektedir. Zira AB ülkelerinde asgari ücretle çalışanların oranı yüzde 7-10 civarında iken bu oran Türkiye’de yüzde 40-50 arasındadır.
Bu noktada, Türkiye’de asgari ücretin dünyadaki diğer ülkelere göre yüksek olduğu yönündeki iddiaların da tamamen gerçeği yansıtmadığını ifade etmemiz gerekmektedir. Asgari ücretin nominal (parasal) karşılaştırması işçiler açısından pek anlamlı değil. Önemli olan asgari ücretin alım gücünün karşılaştırılmasıdır. OECD verilerine göre asgari ücretin satın alma gücü açısından Türkiye, OECD ülkeleri içinde 18. sırada yer almaktadır.
OECD ülkeleri içinde asgari ücretin satın alma gücü konusunda ortalamanın altında kalan Türkiye, cumhurbaşkanları ve başbakanların maaşları ile ülkedeki asgari ücretin oranı söz konusu olduğunda zirveye tırmanmaktadır. Türkiye’de cumhurbaşkanın maaşı asgari ücretin 25,4 katıdır. Türkiye bu oran ile OECD içinde asgari ücrete göre en yüksek cumhurbaşkanı/başbakan maaşının olduğu 4. ülkedir.
Asgari ücretin tespitinde hükümet ve işveren ittifakı belirleyici olmaktadır. Bilindiği gibi Türkiye’de asgari ücret üçlü bir mekanizma olan Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından belirlenmektedir. Komisyonda beş hükümet, beş işveren ve beş işçi temsilcisi yer almaktadır. 2000-2017 arasında 18 kez yapılan asgari ücret görüşmelerinin sadece üçünde taraflar arasında uzlaşma sağlanmıştır. İşçi tarafı 13 kez saptanan asgari ücrete itiraz etmiş ve bu yıllara ilişkin asgari ücret düzeyi hükümet ve işveren kesiminin oylarıyla belirlenmiştir. İşveren kanadının 2000 yılından bu yana sadece iki kez, buna karşılık işçi kanadının ise 13 kez asgari ücrete itiraz etmesi asgari ücret tespit sürecinin kimin lehine işlediği konusunda oldukça açıklayıcıdır.
Asgari ücret son yıllarda enflasyon karşısında da erimektedir. Asgari ücrette son iki yıla baktığımızda reel kayıp (alım gücü kaybı) yüzde 12’in üzerinde gerçekleşmiştir. Gıda harcamaları açısından kayıp daha da büyüktür. Asgari ücretlinin alım gücü, krizle birlikte sıçrayan enflasyon karşısında, domateste yüzde 53, yumurtada yüzde 38 gerilemiştir.
Asgari ücret döviz karşısında da ciddi bir erimeyle yüz yüzedir. 2008 yılı başında aylık 414 ABD doları olan asgari ücret 2018 Aralık ayı itibariyle 302 dolara gerilemiştir. Türkiye dolar açısından ucuz işgücü cennetine dönüşmektedir. Türkiye’de asgari ücretin ABD doları karşısında gerilemesi Türkiye ile Çin’deki asgari ücretleri ABD doları bazında birbirine yaklaştırmaktadır.
Ayrıca Asgari ücret milli gelir artışının, yani ülke ekonomisinin büyümesinin de gerisinde kalmıştır. Son 20 yılda reel asgari ücret, kişi başına reel milli gelire göre yüzde 20 oranında gerilemiştir, yani işçiler aleyhine eşitsizlik büyümüştür.
4857 sayılı İş Kanunu “cinsiyet” nedeniyle işverenin işçilere eşit davranmakla yükümlü olduğunu düzenlenmesine rağmen uygulamada ülkemiz ücret eşitliği ilkesinden oldukça uzaktır. Kadınların daha yoğun çalıştığı sektörlerde, kadınlar erkeklerden daha az kazanmaktadır. Asgari ücret altı ücret alan kadınların oranı erkeklerden fazladır.
Son yıllarda işverenlere sağlanan çeşitli teşvikler sonucunda net asgari ücret ile asgari ücretin işverene maliyeti arasındaki fark da azalmaktadır. Asgari ücretin bir bölümü işverenler yerine kamu kaynaklarından finanse edilmektedir. 2007 yılında asgari ücretin işverene maliyeti, net asgari ücretin yüzde 70’i kadar daha fazlaydı; 2018 itibariyle asgari ücretin işverene maliyeti net asgari ücretin yüzde 49 fazlasıdır.
Net asgari ücretin tutarı konusunda uzun zamandır kamuoyu yanıltılmaktadır. Bilindiği gibi 2008 yılına kadar ücretliler topladıkları fatura ve fişler karşılığında devletten vergi iadesi almaktaydı. 2008’de bunun yerine Asgari Geçim İndirimi (AGİ) uygulaması başlatıldı. AGİ’nin dahil edilmesiyle net asgari ücret olduğundan yüksek gösterilmeye başlandı. Oysa AGİ işveren tarafından ödenmiyor ve ücret değildir. Net asgari ücret işveren tarafından işçiye ödenen miktardır. AGİ ise devlet tarafından sağlanan bir destektir. 2018 itibariyle AGİ hariç asgari ücret 1603 TL değil aslında 1451 TL’dir.
Tüm bu tespitlerden hareketle 2019 Asgari Ücretine dair taleplerimizi şöyle sıralayabiliriz:
Kriz koşullarında asgari ücretin geçim koşullarına uygun artması hem işçiler hem ülke için yararlıdır. Asgari ücret geçim ücret olmalıdır.
Asgari ücret hesabında uluslararası standartlara uyulmalı ve işçinin ailesi de dikkate alınmalıdır.
Asgari ücret tespitine ilişkin 131 Sayılı ILO Sözleşmesi onaylanmalı, Avrupa Sosyal Şartı’na asgari ücretle ilgili konan çekince kaldırılmalıdır.
Asgari ücretin tespitinde bütün işçi konfederasyonlarına katılım hakkı sağlanmalı, Asgari Ücret ulusal ölçekli bir toplu pazarlıkla belirlenmeli ve uyuşmazlık durumunda toplu eylem hakkını da içermelidir.
İşçi ve memurlar için tek asgari ücret saptanmalıdır.
Asgari ücret tespitinde geçim koşulları ve milli gelir artışı dikkate alınmalıdır.
Asgari ücret yıllık olarak hesaplanmalı, tümüyle vergi dışı bırakılmalıdır.
ASGARİ ÜCRETİN ENFLASYON KARŞISINDA KORUNMASI İÇİN,
ASGARİ ÜCRETİN MİLLİ GELİR ARTIŞINDAN YARARLANMASI İÇİN,
ASGARİ ÜCRETİN GEÇİM ÜCRETİ OLABİLMESİ İÇİN,
ASGARİ ÜCRETTE YAŞANAN KAYIPLARIN GİDERİLMESİ İÇİN,
İŞÇİLERİN KRİZE KARŞI KORUNMASI İÇİN,
ASGARİ ÜCRET NET 2800 TL OLMALIDIR!