Bugün 4 Aralık Dünya Madenciler Günü. Yeryüzünü yerin yüzlerce metre altından çıkardığımız madenlerle ışıldatan; teknolojiden enerjiye, ulaşımdan gıdaya, sağlıktan gıdaya ve kısacası yaşama dair ne varsa biz madenciler sayesindedir.
Madenler doğada sınırlıdır ve yeniden üretilip çoğaltılabilen bir kaynak değildir. Bundan dolayı madenler tüm halkın ve gelecek kuşakların sahibi olduğu bir kısıtlı servettir. Sahibi; sermaye şirketleri değil kamudur, halktır.
Her 4 Aralık’ta dediğimiz gibi, madencilik kamu yararına, insanı ve doğayı esas alan bir kalkınma dikkate alınarak yapılmalıdır. Bu yüzden madencilik, kamu yararı gözetilerek oluşturulacak Ulusal Madencilik Politikaları tarafından belirlenmelidir.
Türkiye’de maden sahalarında özelleştirme ile beraber, tüm toplum için zenginlik ve ülke için stratejik öneme sahip madenler sermayenin talanına ve insafına terk edildi. Maden şirketleri, daha fazla kar elde etmek için, bilimin ve madenciliğin evrensel prensiplerini esas kabul eden bir madencilik yapmak yerine, işçinin emeğinden çalarak, doğayı yaşanılmaz kılmaktadır.
Maden sahalarında yapılan özelleştirmeler sonucunda: devirler, kiralamalar ve taşeronlaştırma politikaları madenciliğin yalnızca talan ve kar ile anılmasına neden olmaktadır. Türkiye’nin en büyük sermaye şirketlerinin ilk sıralarında maden işverenleri yer almakta iken, sıra işçiye geldiğinde tabir yerindeyse zırnık koklatmamaktadırlar.
Dünya borsalarında değerleri son yılların en karlı yatırım haline dönüşen maden şirketleri ile zenginliklerine zenginlik katanlar maden işçisini açlık sınırı civarlarında bir ücretle yaşamaya mahkûm edenlere verilecek tek karşılık haklarımız için durmadan usanmadan örgütlenmektir. Hak verilmez alınır şiarıyla hakkımız olanı ya alacağız ya alacağız.
Can güvenliği önceliğimizdir!
Sağ olarak girdiğimiz maden ocaklarından sağ olarak çıkmak, çalışırken ölmek istemiyoruz. Soma da 301 maden işçisinin katledilmesinden den bu yana hükümete yapılan bütün uyarılara rağmen madenlerde ki çalışma koşullarında bir iyileştirme sağlanmamıştır. Sağlanamadığı gibi kimi maden işverenleri, kamunun denetim eksikliği ve güvencesiz çalışılan işyerlerinde yalnızca daha fazla kar etmeyi hedeflemişlerdir.
Türkiye’de iş cinayetlerinin işlendiği davalarda adalete ulaşılmadığı, sorumlular ceza almadığı için, iş cinayetleri ve işçi katliamları devam etmektedir. Bu konuda talebimiz; yargılamaların hızlı, cezaların daha fazla caydırıcı olmasıdır. Soma, Ermenek, Torunlar, Şirvan gibi iş cinayetlerinin kitlesel olarak yaşandığı yerlerde hiçbir siyasi sorumluluk üstlenilmemiş, maden şirketlerinin sahipleri ceza almamış ve hatta bazı davalarda ölen işçiler ve maden mühendisleri kusurlu bulunmuştur.
Yine ruhsatsız işletilen kaçak maden ocaklarında iş cinayetleri azalmamış, kaçak madende çalışırken ölen işçisinin sorumluluğundan kurtulmak için, cansız bedeni dahi canice yakarak ortadan kaldırılmak istenen Afganlı maden işçisi Mohammed Nourtani örneğindeki gibi iş cinayetleri yaşanmaya devam etmektedir.
Sivas’ın Divriği ilçesinde 17 Kasım’da demir madeni ocağında heyelan riskini azaltma çalışmalarını sahada denetlerken heyelanlı bölgeye düşen ve toprak yığınının kaymasıyla göçük altında kalan şantiye müdürü kardeşimiz Sabri Yıldırım’a 18 gündür ulaşılamıyor oluşu, işkolumuzda artarak devam eden can güvenliği tehdidinin tüm maden sahalarında yaşanılan durumumuzun en çarpıcı özetidir.
Kaçak maden ocakları da dahil tüm maden sahalarında yaşanılan iş cinayetlerinde sorumlular; denetim görevini yerine getirmeyenler, bilimsel uyarıları kulak ardı edenler, kâr hırsıyla insan yaşamını hiçe sayanlardır.
Maden işkolu ağır, tehlikeli ve risklerle doludur. Bir kez daha belirtiyoruz: Yaralanma, meslek hastalığı ve ölüm tehdidi ile dolu işkolumuzda; etkin kamu denetiminin yapılmasını, piyasalaşan işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında sendikalar, meslek oda ve birlikleri, çevre örgütleri ve üniversitelerin katılımıyla bağımsız bir kurumsal yapı oluşturulmalıdır.
Maden işçilerinin, üretim zorlaması baskısına ve ölümcül koşullarda çalışmama haklarını kullanabilmelerinin tek güvencesi ise işçilerin sendikalaşmasıdır. Madenlerde çalışan maden işçilerinin sendikal güvence altında çalışması sağlanmalı, sendikalaşmasının önündeki baskı ve engellemeler son bulmalıdır.
Biz maden işçilerini kölelik koşullarında çalıştırarak ölüme yollayanlara, haklarımıza, ekmeğimize göz koyanlara, madenlerimizi talan edenlere, doğamızı yok edenlere karşı mücadeleyi, mücadeleleri olarak benimseyen tüm madenci kardeşlerimize selam olsun.
Dünyanın her yerinde en zor ve en ağır koşullarda madenleri yeraltından bin bir zahmetle çıkararak evine ekmek götürme kavgası verirken iş cinayetlerinde yaşamını yitiren tüm madenci kardeşlerimizin anısı önünde bir kez daha saygı ve minnetle eğiliyoruz.
Hakları için örgütlenip sendikalaşarak; alın terimizin karşılığını almak için insanca çalışıp, insanca yaşamak isteyen tüm maden işçisi kardeşimizi bir kez daha selamlıyor, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nü kutluyoruz.