KOZLU’DA
SOMA’DA
ERMENEK’DE
ŞİRVAN’DA
VE HER YERDE
İŞ CİNAYETLERİNDE
KAYBETTİĞİMİZ
SINIF KARDEŞLERİMİZE…
Bugün ülkemizde enerji krizi değil, enerji yönetimi krizi yaşanmaktadır. Planlama ve karar vermede çok başlılığa son verilmeli, kurumlar arasında eşgüdüm sağlanmalıdır. Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda gerekli yatırımlar ve çalışmalar başlatılmalıdır. Kayıp kaçak oranlarının gelişmiş ülkelerin seviyesine çekilmesi için çalışmalara başlanılmalıdır. Enerjinin tüm yurttaşlar için temel bir ihtiyaç olduğu gerçeğinden hareket ederek bu konuda gerekli önlemler alınmalıdır.
Son bir yıldır dünyayı kasıp kavuran Covid-19 salgını ülkemizdeki yaşamı, toplumsal ilişkileri ve çalışma hayatını alt üst etmiştir. Covid 19 Pandemisinden önce de şiddeti yüksek ekonomik kriz pandemiyle birlikte artarak özellikle, işsizler, emekliler, çalışanlar küçük esnaf ve tarım- hayvancılık kesimleri başta olmak üzere tüm toplumu derinden olumsuz etkilemiştir. İşsizlik çığ gibi büyümüş, milyonlarca işçi, küçük esnaf işsiz kalmıştır. İşyerleri kapanmış ya da daralmış, iflaslar artmıştır. Fakat bazı işverenlerin, yetkililerin de göz yummasıyla salgının da fırsatçılığını yapmaları yaygınlaşmıştır. Geçici bir süre için çıkarılan İşçi çıkarma yasağının yanında zorunlu ücretsiz izin uygulaması hem işveren tarafından tek taraflı ve mecburi olarak izne çıkarılanlara ödenen aylık tutarın açlık sınırının ve asgari ücretin yarısından bile az olarak belirlenmesi, izne çıkarılanların haklarını alarak işten ayrılma tasarruflarını elinden alarak açlık sınırının altında bir ücretle salgın koşullarında çaresiz bırakmıştır. Öte yandan sendikalaşmak isteyen ya da yapılan haksızlıkları kabul etmek istemeyen işçiler hileli olarak İş yasasının 25/2 . maddesi ile SGK kod 29 uygulamasına maruz bırakılarak kıdem tazminatları iş arama izni (ihbar öneli) başta olmak üzer tüm ekonomik haklarına el konularak işten atılmış, üstelik işsizlik sigortası maaşından da mahrum bırakılmıştır. Böylece salgın sonrasında hükümetin önlem olarak uygulamaya koyduğu işten atma yasağı, işten tazminatsız atmaya dönüştü. Onlarca işçi, işyerinde sendika istemeyen işveren tarafından Kod 29’dan, tazminatsız bir şekilde atıldı.
İşsizlik sigortasındaki işçilerin birikimleri işsizlerden ziyade işverenlere kaynak, döviz dengeleri için piyasaya ve bankalara ucuz kredi olarak amacı ve mantığı dışında kullanılarak ziyan edilmektedir. Kıdem tazminatı gibi haklarımıza her fırsatta el uzatma, göz koyma girişimleri işçileri tedirgin etmektedir.
Elektrik, su, yakıt, doğalgaz başta olmak üzere temel besin, mutfak giderlerine yıllık yüzde elliye varan zamlar yanında maske, temizlik ve hijyen malzemeleri gibi ek giderler karşısında maaşlara yüzde 7- 10 civarında yapılan artışlarla alım gücü büyük ölçüde düşen yurttaşlar ve işçiler büyük geçim zorlukları yaşamaktadır. İşsizlik ve güvencesiz, kuralsız çalıştırma en büyük sorun olarak artmaya devam etmektedir.
Salgın döneminde etkili sağlık önlemleri alınması, vatandaşın sağlığının, işinin ve gelirinin korunması gibi sosyal devlet ilkelerinin gereği yerine getirilememiştir.
Tüm bu olumsuzluklara maden işçileri de fazlasıyla maruz kalmıştır. Maden işçileri ayrıca servisler, yemekhanelerde, üretim esnasında mesafe, havalandırma gibi fiziki önlemler alınamaması nedeniyle daha fazla risk altında kalırken, iş kazaları da hız kesmeden devam etmiştir. Hak ihlalleri bazı işletmelerde maden işçileri 7-8 aya kadar maaşlarını almamış, seslerini duyurmak, çözüm üretmek için yapamaya çalıştıkları demokratik eylemler, basın açıklamaları bile ağır ve sert biçimde şiddete maruz kalmıştır. Kırsal alanda üretim yapan ve kırsal alanda yaşayan Maden işçilerinin sendikalaşma oranı diğer işkollarından daha da az olması nedeniyle işverenler karşısında daha sahipsiz kalmıştır. Bütün bu hak ihlalleri ve zorluklar karşısında özellikle son birkaç aydan beri maden işçilerinin de sendikalaşmaya karşı istek ve ilgilerinin arttığı görülmektedir.
Ülkemizde sendikalaşma işverenler, iktidarlar ve bir kısım kamu makamlarınca hala zararlı kuruluşlar muamelesi görmektedir. Sendikalar, Toplu İş sözleşmesi ve Grev alanlarındaki sendikal mevzuat hala çağdışı ve çok kötü durumdadır. Bazı küçük iyileştirmeler ve kozmetik düzenlemeler yapılmış olsa da 1982 Anayasası, Sendika ve Toplu Sözleşme yasaları, çalışma yasaları ve yönetmeliklerin oluşturduğu mevzuat özü itibarıyla değişmemiştir: Sendikalaşmayı, grev ve toplu sözleşmeyi baskı altına almak ve engellemek. Güdümlü olmayı kabullenmeyen sendikaların büyümesini, gücünü olduğu kadar finansman yapısını da olumsuz etkilemektedir.
Sendikamız bir çok işletmede ve maden havzasında örgütlenme, eğitim ve hak ihlallerini engelleme mücadelesini bütün zorluklara karşın sürdürmektedir.
Mali açıdan sendikamızın yaşadığı kısıtlılıklar da devam etmektedir. Bu nedenle sadece yöneticiler değil uzmanlar ve yerel deki temsilciliklerimiz de amatör ücret ilişkisi ve profesyonel bir sevdayla görevlerini yapmaktadır. İhtiyaç halinde katkı veren bir çok gönüllü arkadaşımızın bulunması sendikamızın nefes almasını kolaylaştırmaktadır. Hak ihlallerine Karşı üyelerimiz için açtığımız davalardaki, toplu dava masrafları, toplu bilirkişi ücretlerinin tutarı, karşı tarafın avukatlık ücretleri bile zaman zaman sendikaları zorlamaktadır.
Sendikamızın gayrimenkulü genel merkez olarak kullanılan daireden ibarettir. Faaliyetlerimizde ihtiyaç olduğunda DİSK/Genel-İş sendikamız araç, gereç, salon dahil tüm maddi ve manevi olanaklarıyla sendikamızla dayanışma içindedir. Ayrıca gerektiğinde DİSK/Lastik-İş sendikamız da dayanışması ile çalışmalarımızı güvence altına almaktadır. Başta Genel-İş ve Lastik-İş sendikalarımız olmak üzere dayanışma gösterenlere ve işçi sınıfının biricik sendikal örgütü Konfederasyonumuz DİSK’e, boyun eğmeyen maden işçilerine teşekkür ederiz.
Ekteki mali tablolar, Denetim Kurulu raporları, yeminli mali müşavir raporlarından da anlaşılacağı üzere bu dönemde de giderlerimiz gelirlerimize bağlı olarak olabildiğince tasarruflu olarak yapılmıştır. Mali açıdan da büyük özveride bulunan tüm sendikal kadrolarımıza ve uzmanlarımıza içten teşekkür ederiz.
MADENCİLİĞİN ÖNEMİ
Madencilik, tarih boyunca uygarlıkları şekillendiren temel sektörlerden biri olmuştur. Özellikle, sanayi devriminden bu yana insanlığın gelişim sürecinin son iki yüz yılındaki baş döndürücü ilerlemede kömür ve demirin önemini yadsımak mümkün değildir. İçinde bulunduğumuz yüzyılda da, madencilik faaliyetleri olmaksızın insan yaşamanın sürdürülebilmesi olası değildir. Bugün, kullandığımız arabalardan, içinde yaşadığımız evlere, bilgisayarlardan telefonlara kadar yaşamımız için vazgeçilmez olan hemen her şey, madencilik etkinlikleri sonucu elde edilen ürünler sayesinde varlık kazanabilmektedir.
Madenler, milyonlarca yılda oluşan tüketildiğinde yenilenemeyen kaynaklardır. Bu nedenle mutlaka etkin bir planlamayla ülkenin ihtiyaçları göz önüne alınarak çevreye duyarlı bir şekilde ve kamu yararı öncelikli olarak üretilmelidir. Madenlerin aranmasında, bulunmasında ve işletilmesinde mühendislik bilim ve teknolojisini, uluslararası kabul görmüş normları kullanmak önemlidir. Ama daha da önemlisi bu kaynaklarımızın sömürülmesine ve talan edilmesine karşı durmaktır.
Genel olarak bakıldığında, ülkemiz madencilik sektörünün istenilen düzeyde gelişmemiş olmasının nedeni, yalnızca yürürlükte olan maden mevzuatı değildir. Diğer pek çok alanda olduğu gibi, madencilik alanında da yol alamayışımızın belirgin nedenleri arasında; stratejik öngörüyle insan kaynaklarının planlanmasını da göz önüne alan ulusal kalkınma modellerinin bir türlü geliştirilememesi, uluslararası finans kuruluşlarının güdümünde ekonomik ve sosyal politikaların uygulanması, özellikle son 30 yılda planlama düşüncesinin tamamen bir kenara bırakılması, ekonominin sanayileşme yatırım araçlarına dayalı dengeli bir yapıya kavuşturulamaması sanayileşmenin olmazsa olmaz koşulu olan teknoloji üretimini sağlamak amacıyla geliştirilmesi ve uygulanması gereken ulusal bilim ve teknoloji politikalarımızın olmayışı, yönetsel yapılardaki verimsizlik, yolsuzluk ve yozlaşma bulunmaktadır.
Kendi kaynaklarını yok sayan, kaynaklarını kullanmayan bir ülkenin kalkınması mümkün değildir. Madenler, kalkınmanın temel unsurlarından en önemlisidir. Ülkelerin kalkınmaları ve yaşam seviyelerinin belirleyicisi olarak kabul edilen sanayi, enerji ve tarım sektörlerinin temellerini de madencilik oluşturmaktadır. Son yıllarda uygulanan yanlış ekonomik politikalardan en fazla zarar gören sektörlerin başında madencilik sektörü gelmektedir. Sanayi sektörleri yerine hizmetler sektörünün genişlemesi, sanayi sektörlerine hammadde sağlayan madencilik sektörünü de zor durumda bırakmıştır.
UYGULANAN POLİTİKALAR VE SONUÇLARI
Günümüzde, elektrik enerjisinin ucuz, kaliteli, zamanında ve güvenilir şekilde temini ülke yönetimlerinin öncelikli konuları arasındadır. Bu anlamda enerjinin planlama ve yönetim boyutları önem kazanmaktadır. Özellikle dünyada sık sık gündeme gelen enerji veya enerji hammaddeleri krizleri, ülkeleri, enerji politikalarını olası krizleri gözeterek planlamaya, kaynak kullanımında dikkatli olmaya ve ekonominin enerjiye olan bağımlılığını azaltacak önlemleri almaya yöneltmiştir. Bu çerçevede ulusal kaynakların etkin ve rasyonel kullanımları ülkelerin enerji yönetimleri için hayati önem taşımaktadır. Dolayısıyla, enerji planlamaları, bir ülkenin geleceğini, refahını ve aynı zamanda krizlerden etkilenme ölçüsünü de belirlemektedir. Bu anlamda, ülke enerji yönetimlerinin ileriye dönük planlama hatası yapma keyfiyetleri bulunmamaktadır. Hata yapıldığında bunun bedelinin çok ağır ödendiği görülmüştür. Bugün ülkemizde enerji krizi değil, enerji yönetimi krizi yaşanmaktadır. Planlama ve karar vermede çok başlılığa son verilmeli, kurumlar arasında eşgüdüm sağlanmalıdır. Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda gerekli yatırımlar ve çalışmalar başlatılmalıdır. Kayıp kaçak oranlarının gelişmiş ülkelerin seviyesine çekilmesi için çalışmalara başlanılmalıdır. Enerjinin tüm yurttaşlar için temel bir ihtiyaç olduğu gerçeğinden hareket ederek bu konuda gerekli önlemler alınmalıdır.
SENDİKAMIZIN KISA TARİHÇESİ
Sendikamız Dev. Maden – Sen, MTA (Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü) işçileri ve teknik elemanları tarafından 1959 yılında kurulmuştur. 1959 Yılında MTA – İŞ adıyla kurulan sendikamız, 1975 yılına kadar 8 bin üyeli bir işyeri sendikası olarak Türk-İş konfederasyonu üyesi olarak faaliyet göstermiş, 1975 yılında Türk-İş‘ten ayrılarak DİSK’e katılmıştır. Dev. Maden – Sen bu tarihten itibaren DİSK’in örgütlenme modeline uygun olarak MTA işyerinden dışa açılıp, ulusal çapta örgütlenme çalışmalarına başlayarak; MTA işyerlerinin yanında TKİ, Demir çelik, Etibank, Mazıdağı Fosfat ve çok sayıda özel sektör işyerlerinde örgütlendi. 1980 Yılında 15 bin üyesi adına irili ufaklı 500 farklı işyerinde Toplu İş Sözleşmesi imzalamış, toplam 25 bin civarında üyesi bulunan bir sendika haline gelmişti.
1980 yılında birçok sendikayla birlikte sıkıyönetim tarafından sendikamızın da faaliyetine ara verildi. 11 yıl Kayyumla yönetildikten sonra 1992 yılında DİSK’e bağlı tüm sendikalarla birlikte açılan davaların beraatla sonuçlanması sonrasında faaliyetlerine başladı. Son yıllarda madencilik sektörünün içine düştüğü buhran, mevcut antidemokratik sendikal yasalar gibi nedenlerin de etkisiyle binlerce maden işçisiyle sıkı ilişkisine rağmen geçmişe oranla zayıf bir konumdadır.
Sendikamız bütün faaliyet dönemi boyunca özellikle de 1975’li yıllardan sonra eğitimin öneminin farkında olarak işçi sağlığı, iş kazaları, iş yasaları, çevre ve madencilik, ekonomi içerikli yaygın eğitimler gerçekleştirmiştir. Bu eğitimler günümüzde de üyemiz olsun ya da olmasın maden işçilerine düzenli olarak verilmeye gayret edilmektedir.
Dev. Maden – Sen’in örgütlendiği, girdiği her işyerinde işçilerin ekonomik hakları gelişmiş, meslek hastalığı azalmış, verim artmış, çalışma barışı sağlanmış, iş kazaları sıfıra yaklaşmıştır.
Ülkede, işyerinde ve sendikada demokrasi; siyasi partiler, devlet ve işverenlerle, kurumsal bağımsızlık korunarak, güçlü bir diyalog oluşturulması; gerçekçilik, açıklık, bilgi, katılımcılık sendikamızın temel ilkelerindendir.
Sendikamız; sadece üyesi olan işçiyi, madenciliği, işkolumuzu değil sanayileşmeyi, örgütlü toplum yolunda mücadeleyi de temel alır. Herhangi bir işyeri, fabrika örgütsüz ise üyelerinin de mutlu ve başarılı olamayacağı görüşündedir. Sosyal devletin korunmasına, ülkenin sorunlarına, diğer işçiler ve işyerine duyarlı bir demokratik sendikacılığı savunmaktadır. Kayıt dışı ekonomi, iş cinayetleri, sigortasız çalıştırma ve rantiye ekonomisiyle mücadeleyi hedef alır.
Türkiye’de 12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleştirilen askeri darbe sonucu topu iş sözleşmesi barajları ve grev yasakları, sendikal hak ve özgürlüklerin baskı altında tutulması aradan geçen 40 yıla rağmen hala geçerliliğini korumaktadır. Taşeron çalıştırmanın ve kayıt dışının yoğun olduğu ülkemizde Dev. Maden – Sen işyerlerinde örgütlenmek, üyeleri adına Toplu İş Sözleşmesi yapabilmek için çok engelli yasak ve barajları aşarak madencilik sektöründe mücadelesini sürdürmeye çalışmaktadır.
Dev. Maden – Sen Genel Merkezi Ankara’da; Sıhhiye’de Sezenler Cad. No: 2/9 adresindedir.
İletişim bilgileri ise; Tel: 0312 434 52 82 – 434 44 83;Faks: 0312 434 13 38,
e-posta : [email protected] ve [email protected],
Web adresi ise; vww.devmadensen.org.tr ’dir.
T A H M İ N İ B Ü T Ç E