Bugün 4 Aralık Dünya Madenciler Günü. Roma zulmünden kaçarak madencilere sığınan Santa Barbara’nın dünya madencilerine armağan ettiği gün. Roma İmparatorluğu’nda Nicomedia -bugünkü Kocaeli- kentinde zulümden maden ocağına kaçarak madencilere sığınan ve hem de madencileri koruyan Santa Barbara’nın dünya madencilerine armağan ettiği gün.

Dünyanın bütün yer altı zenginliklerini yerüstüne çıkaran maden işçilerine, ailelerine selam olsun.

Madencilik ile Tarım ve hayvancılık dünyanın en eski iki sektörüdür. Fakat madenler tarımda olduğu gibi her yıl ekilip yeniden üretilemezler.  Kalkınmanın, sanayinin motoru olan madenler doğada sınırlıdır ve yeniden üretilip çoğaltılabilen bir kaynak değildir. Bundan dolayı madenler tüm halkın ve gelecek kuşakların sahibi olduğu bir kısıtlı servettir. Sahibi; patronlar, şirketler değil halktır.  O nedenle devletler dikkatli, temkinli ve planlı bir kalkınma çerçevesinde ‘Ulusal Madencilik Politikaları’ belirler, uygular ve gerektiğinde güncelleştirirler. Kıt kaynak olan madenler bütün bir toplum, ülke ve gelecek kuşaklar, çevre ve ekolojik denge gözetilerek planlanıp, üretilirler.

Madenler;

  • Doğada bulunduğu yer ve miktarla sınırlıdır. Bulunduğu yerde yani kırsalda üretilir.
  • Yarattığı büyük istihdam ile işsizlik sorununun azaltılmasına çok önemli katkı sağlar. Kırsal kesimden kentlere göçü önler.
  • Kırsal kesime yol, elektrik vb. altyapı taşıyarak gelişme sağlar. Bölgeler arası dengesiz gelişmeyi azaltır.
  • Ekonomide diğer sektörleri de hareketlendiren çok yüksek katma değer yaratır.

Fakat çevre ile uyumlu, madencilik prensiplerine uygun planlanıp üretim yapılmazsa, denetlenmezse Soma’lar, Ermenek’ler, Şirvan’lar yani katliamlar olur, çevre felaketleri olur.

Türkiye büyük bir şans olarak 50’den fazla maden çeşitliliği ve bazı kalemlerde dünyanın hatırı sayılır rezervine sahip olan fakat bu şansını iyi kullanamayan bir konumdadır.

Maden ocaklarında denetimsiz galerilerde, aynalarda, şevlerde talan, kâr hırsı ve üretim zorlamasıyla alın terimiz, haklarımız hatta canımız hiçe sayıldı.

Yeraltı zenginliklerimiz peşkeş, sömürü, açgözlülükle tüm toplumdan ama en çokta madenciden çalındı.

Dünyanın her yerinde 4 Aralıkları bir mücadele gününe çeviren, coşkuyla kutlayan madenciler; ülkemizde yaşadığımız iş cinayetlerinden dolayı acılar içerisinde.

Başta Soma, Zonguldak, Ermenek, Şırnak, Elbistan ve birçok maden havzasında adını sayamadığımız onlarca yerde canlarını kaybeden, aralarında mühendislerin de bulunduğu maden işçilerini saygıyla anıyoruz.

Yerin yüzlerce metre altında her türlü tehlike ve zorluğa karşı yer altı zenginliklerimizi aydınlığa çıkaran, üreten, bu uğurda yaşamını kaybeden işçilere ve maden emekçilerine insanlığın vefa borcu vardır.

Vardiyaya giderken ailesi tarafından ‘hayırlı işler’ sözüyle uğurlanan; her akşam ‘geçmiş olsun’ diyerek karşılanan madencilere ve maden zenginliğimize, doğamıza sahip çıkmak bir yurttaşlık ve insanlık görevidir. Halkımızı bu görevine ve hakkına daha fazla sahip çıkmaya davet ediyoruz.

Madenleri arayıp, bulan, işleyen, maden ocaklarında, mücadelede yitirdiğimiz köklerimize selam olsun.

Bizleri ölüme yollayanlara, haklarımıza, ekmeğimize göz koyanlara, madenlerimizi talan edenlere karşı,  kapitalizm çağının bu açgözlü zulmüne karşı haklarımız için, çocuklarımızın geleceği için mücadele eden kardeşlerimize selam olsun.

Zonguldak’ta, Soma’da, Ermenek’te, Şırnak’ta, Şirvan’da madencilerle birlikte yüreği yananlara, doğal zenginliklerin talan edilmesine karşı çıkanlara binlerce teşekkür, binlerce selam olsun.

Emek en yüce değerdir diyenlere, bilenlere selam olsun.