DİSK Başkanlar Kurulu, AKP’ye karşın halkın biriken öfkesinin direnişe dönüşerek ülke geneline yayılmasına ilişkin olağanüstü toplanarak; Gezi Parkı direnişi ve DİSK Yönetim Kurulu’nun aldığı “AKP diktatörlüğüne karşı İHTAR EYLEMLERİ”nin yaygınlaştırılması kararını değerlendirdi.
DİSK daha ilk gününden başlayarak Taksim Dayanışması ile halkın tüm kesimlerinin yanında yer almış ve uygulanan talan politikasına karşı durmuştur.
Alınan kararlar doğrultusunda ve örgütsel kimliğini ön plana çıkarmadan disiplin içinde destek vermiştir. Gelinen son noktada, DİSK Yönetim Kurulu ve Başkanlar Kurulu, “Direniş Şartları”nın hayata geçirilmesi için açık desteğini gösterme kararı almıştır.
İlk adımda, 4 Haziran 2013 tarihinde örgütlü olduğumuz tüm işyerlerinde “Direniş Şartları”nı da içeren bir açıklama okunmuş ve çeşitli illerde alanlara çıkılmıştır.
DİSK Başkanlar Kurulumuz, Yönetim Kurulu’nun da almış olduğu karar doğrultusunda mücadeleyi yaygınlaştırma kararlılığında olacaktır.
DİSK üyeleri 5 Haziran 2013 tarihinde iş bıraktılar ve alanlara çıktılar. Bulundukları tüm kentlerde ortak yapılan eylem ve etkinliklere katıldılar. DİSK’e bağlı sendikaların üyeleri bugün üretimden gelen güçlerini kullandılar. Yarın ise, üretimden gelen güçte dahil mücadeledeki yerini alacaktır.
DİSK, KESK, TTB ve TMMOB, bugün yaptıkları ortak açıklamada şunları söyledi;
DOĞAYA, YAŞAMA, EMEĞE, TAKSİM’E SAHİP ÇIKMAK İÇİN, AKP FAŞİZMİNE TESLİM OLMADIĞIMIZI GÖSTERMEK İÇİN, 5 HAZİRAN’DA ALANLARDAYIZ!
Gezi Parkı’nın yağmalanmasına karşı gelişen halk hareketi, bugün toplumun sesi duyulmak istenmeyen tüm kesimlerinin, kadınların, gençlerin, çevre hareketinin, ezilen kimlik mücadelelerinin, eğitim ve sağlık hakkı mücadelesinin talepleri ile buluşmuştur. AKP toplumun önemli bir kısmını kendi iktidar düşlerini hayata geçirmek için baskıyla sindirmekte, hak ve özgürlükleri kısıtlamaya çalışmaktadır.
Gezi parkında yer alan ağaçların sökümüne karşı tutulan nöbete yapılan vahşi saldırı ile başlayan süreç, bugün halkın demokratikleşme ve özgürlük talepleri ile buluşmuş ve onun simgesi olmuştur.
Taksim’deki son yeşil alanın rant getirecek bir projeye kurban edilmesine karşı başlayan direniş, iktidar tarafından şiddet kullanılarak bastırılmak istenmiştir, hoyratça güç gösterisi direnişin ülke çapına yayılmasına ve büyümesine neden olmuştur. Bu tutum onlarcası ağır, binlerce yurttaşımızın yaralanmasına, iki gencecik yurttaşımızın ölmesine neden olmuştur. Halk, Erdoğan’ın ağzından çıkan her sözün kanun olamayacağını, kendi haklı ve meşru taleplerinin şiddetle bastırılamayacağını göstermiştir.
Tayyip Erdoğan ise kendi halkını gaz bombalarına boğmuş, sokak ortasında işkence yaptırmış, yurttaşlarını sakat bırakmış ve ölümüne neden olmuş bir hükümetin başıdır.
AKP iktidarının, her toplumsal talebi şiddetle bastırma tutumu çığırından çıkmıştır.
Bizler ülkemize dair sorumluluğumuz gereği, Başta Başbakan olmak üzere AKP iktidarını Taksim’den Türkiye’ye yayılan direnişin şartlarını yerine getirmeye çağırıyoruz:
• Taksim Gezi Parkı’nın park olarak kalacağı resmen ilan edilmelidir. • Halka uygulanan şiddetin sorumluları hesap vermeli ve istifa etmelidir, biber gazı kullanımı yasaklanmalıdır.
• Ülkenin dört bir yanında gözaltına alınan binlerce kişi hakkında hiçbir soruşturma açılmayacağı ilan edilmeli, yaratılan mağduriyetler nedeniyle halktan özür dilenmelidir. • Taksim başta olmak üzere Türkiye’deki tüm meydanlarda, kamusal alanlarda toplantı ve eylem yasaklarına son verilmelidir.
Bu şartlar gayet açık, net ve meşrudur. Bu taleplere karşı uygulanan şiddet ise gayrimeşrudur. Erdoğan’ın ifadesiyle“Kendi halkına zulüm eden iktidar, meşruiyetini bitirmiş demektir.”
Türkiye’de uzun süreden beri işçi sınıfının, kamu emekçilerinin kazanılmış haklarına onların, sendikal özgürlüklerine yönelik kapsamlı bir saldırı yürütülmektedir. Ayrıca meslek örgütleri baskı altına alınmak istenmektedir. Güvencesizlik, taşeronlaşma, esnek ve kuralsız çalıştırma ve işsizlik başlığı altında çalışma yaşamı tüm ücretliler ve emekçiler açısından bir cehenneme dönüştürülmektedir.
Emek ve meslek örgütleri bu süreçte tepkilerini ifade etme çabasındadır. Nitekim Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) daha önce 5 Haziran tarihinde güvenceli istihdam ve ücret güvencesi talebiyle grev yapacağını ilan etmişti. (Bugün ülkedeki durum, KESK’in ilan ettiği grev taleplerini aşmıştır.)
Taşeronlaşmaya, esnek çalıştırmaya, güvencesizliğe ve kamu emekçilerinin iş güvencesinin ortadan kaldırılmasına, çalışma hayatının işverenlerin ve devletin keyfiyetine terk edilmesine yönelik çabalar, AKP hükümetinin “sandıkta ben daha çok oy aldım, dolayısıyla ben yaparım, herkes itaat eder” anlayışının bir ürünüdür. Toplumun sorunlarına kulak vermek onların taleplerini dinlemek yerine, her alanda elde ettiği iktidar gücü ile emeğimize, bedenimize, doğamıza, yaşam alanlarımıza ve kentlerimize, hak ve özgürlüklerimize saldırmayı tercih eden AKP’nin uygulamalarına yönelik halkın geniş kesimlerinin yükselen itirazı, emek ve meslek örgütleri olarak dile getirdiğimiz taleplerle ortaklaşmaktadır.
Bütün bu nedenlerle, yukarıda saydığımız talepler ekseninde yarın (5 Haziran’da) iş bırakıp, kent meydanlarında barışçıl demokratik tepkimizi ve AKP faşizmine teslim olmayacağımızı göstereceğiz.
AKP’yi bu uyarıyı dikkate almaya, günlerdir sokaklarda bu ülkenin işçilerinin, emekçilerinin, kadınlarının, gençlerinin, kısacası tüm halkın açıkça ortaya koyduğu iradenin ve taleplerinin gereğini yapmaya çağırıyoruz.
Halkımızı da bu süreci hak ve özgürlüklerimiz lehine genişletecek bir biçimde örgütlü davranmaya ve mücadeleye davet ediyoruz.