Manisa Soma’da bundan 9 yıl önce iş cinayetinde 301 maden işçisi kardeşimizi kaybetmenin acısını hala yaşıyoruz.

Soma “Maden Faciası” görünmez bir kaza değil, göz göre göre gelen iş cinayetidir, işçi katliamıdır.

Soma işçi katliamı; kamu maden işletmelerinin özel sektör şirketlerine tahsis edilerek madenlerde, işverenlerin kârlarını daha fazla artırmak için evrensel madencilik prensiplerini ve güvenli çalışma koşullarını yok sayan, emekçilerin hayatlarını hiçe sayan uygulamaların bir sonucudur.

Bu katliam, basit bir ihmal değil, bilimin gerektirdiği bilgi birikiminin yok sayılması, teknik bilgi ve alt yapı yetersizliğinin görmezden gelinmesinin ürünüdür.

Katliamın faili, ‘işletmede her türlü önlem alınmıştı’ diye açıklama yapan zihniyettir.

Katliamın faili, ‘madende mevzuata aykırı durum olmadığı’ yönünde açıklama yapanlardır.

Katliamın faili, madenlerdeki iş cinayetlerinin sona ermesi için gerekli önlemleri almaktan kaçınanlardır.

Aradan geçen 9 yılda Soma katliamı sadece bir maden felaketinin adı değil, aynı zamanda bir hukuk felaketinin de adı haline gelmiştir.

Yargılama sürecinde, kamu kurumlarının sorumluğu yok sayılmış, maden şirketi sahiplerine göstermelik cezalar verilmiştir. Siyasi iktidar tarafından çıkarılan infaz indirimiyle de sorumlular hapis dahi yatmadan serbest kalmıştır. Soma Davası, toplumun adalet duygusunu ve hukuka inancını zedeleyen bir biçimde sonuçlanmıştır.

Soma Davası yeniden görülmeli, katliamdan sorumlu olan tüm yetkililer hak ettikleri biçimde cezalandırılmalıdır.

Soma işçi katliamının 9. yılında da daha önce gündeme getirdiğimiz taleplerimizi bir kez daha yineliyoruz:

  • Türkiye’de madenciliğin daha iyi ve etkin yapılabilmesi için tüm sosyal taraflardan, üniversitelerden alınan görüşlerle ulusal madencilik politikasının temel çerçevesi oluşturulmalı. Bunun ardından madencilik mevzuatı yeniden ele alınmalı, düzenlenmelidir.
  • Taşeron uygulaması kaldırılmalı, kiralama ve hizmet alımı standartları düzenlenmelidir.
  • İç ve dış denetim standartları etkin, bağımsız ve gerçekçi sonuçlar üretecek şekilde düzenleme yapılması hayati derecede gerekmektedir. Etkili yetki ve yaptırımlara sahip olan Fenni nezaretçi ücretleri, denetlenen işveren tarafından değil ortak havuzda oluşan gelirden sağlanmalı ve görevlendirmeler bağımsız kurullarca yapılmalıdır. Denetim ağını risk değerlendirme ve alınması gereken önlemlerin tespiti bakımından da işverenlerden bağımsız hale getiren düzenlemelere ihtiyaç vardır.
  • Denetim sürecinde sendika ve konfederasyonlar, TMMOB ve Maden Mühendisleri Odası, TTB, denetim mekanizmasının işleyişini denetlemeli, sonuçları TBMM, hükümetler ve kamuoyuna raporlayan etkili pozisyon sağlaması mevzuata dahil edilmelidir.
  • MİGEM, ÇSGB ve Enerji Bakanlığının, metanlı ve yangınlı ocakları etkin denetleyecek uzman ve müfettiş eğitimi yeterli kalite ve sayıda olacak şekilde ve ihtiyacı karşılayacak özerklik sağlanarak mevzuatta yerini almalıdır. Bu denetimleri merkezlerden ve belli zamanlarda yapmak yerine, yerel birimler haline getirilen denetimler maden havza ve bölgelerine taşınmalıdır.
  • Denetimlerin ve sonuçlarının şeffaflığı ve işçiler ile kamuoyunca ulaşılırlığı, erişilirliği garanti altına alınmalıdır.
  • Tüm maden havzalarında hastanelerde bulunmayan yanık ve zehirlenme ünitesi gibi gerekli üniteler kurulmalı, gerektiğinde işçilere acil hizmet verecek servisler güçlendirilmelidir.
  • Meslek hastalıklarını ölçüp, değerlendiren ve tedavi eden sağlık birimleri ve mevzuat eksiği ile önlenmesine ilişkin mekanizmalar bir an önce tamamlanmalıdır.
  • Maden sahalarında iş mahkemeleri olmadığı için iş davaları başka mahkemeler tarafından yerine getirilmektedir. İşçilerin adalete erişim olanakları çok zayıftır. Adaletle ve seri usül davalarıyla ilgili mevzuat ve uygulamalara ilişkin ihtiyaçların yanında iş mahkemeleri ihtiyacı için adım atılma gerekliliği ele alınmalıdır.
  • ISIG mekanizmalarında yer alan işçilerin işçi sağlığı ve iş güvenliği başta olmak üzere eğitim, izin ve iş güvenceleri eksiksiz olarak sağlanmalıdır.
  • Enerji Bakanlığımız hem madencilik ve enerji kaynaklarımızdan gelen ve hem de asıl ve üst işveren olarak sorumluluklarını yerine getirirken en ucuza ve en çok üretime odaklanmak yerine çevresel, insani norm ve mevzuata, kamu ve ülke yararına odaklanma görevi kuvvetlendirilmelidir.

Soma katliamının üzerinden yıllar geçse de 301 madencinin ölümünden sorumlu olan siyasi iktidarı, kamu kurumlarının denetimsizliğini ve madenci şirketin açgözlü sahiplerini asla unutmayacağız. Tüm sorumlular adalet karşısında hak ettikleri en ağır cezalara çarptırılana kadar adalet arayışımızı devam ettireceğiz.