Kömür karası bir kadere mahkum edilen işçiler, zifiri karanlıkta can verdi.. 301 madenci kardeşimiz 10 yıl önce Manisa’nın Soma ilçesinde kömür madeninde yaşanılan iş çinayetinde hayatını kaybetti. Kulağımızda “çizmelerimi çıkarayım mı sedye kirlenmesin” diyen madenci kardeşimizin sesi, yüreğimizde acı ve öfke var.
13 mayıs 2014 yılında gerçekleşen bu facia ne alın yazısı ne kader ne fıtrat ne de iş kazasıdır, alın teriyle çalışan madencilerin katledilmesi, işçi sağlığı ve iş güvenliği bilincinin yerine ucuz emeğin ön plana alınarak hayatların yüksek karlılığa kurban edilmesinin açık bir göstergesidir.
Güvensiz çalışma yerleri haline getirilen maden sahaları, sendikasız köleci çalışma sisteminin maden işçilerine dayatılması tıpkı Soma’da olduğu gibi daha önceden Ermenek’te Şirvan’da, Bartın’da, Kozlu’da, Armutçuk’da ve en son İliç’te de katliam olarak yaşandı.
Tünelin ucunda ışık var mıydı? Adalet yerini bulur muydu? Olmadı… Soma Maden Faciasının görüldüğü dava katliamdan 1 yıl sonra başlamıştı, yüz karası bir dava süreci işledi, başından itibaren eksik ve sorunlu olarak yürütülen dava 3 yılın ardından tamamlanmıştı.
Mahkeme en başından itibaren kamu kurumlarının ve siyasi otoritenin sorumluluğunu göz ardı ederek, davanın yanlış bir zeminde ve eksik biçimde yürütülmesine neden oldu. 51 sanığın yargılandığı davada, şirket sahibinin de aralarında bulunduğu 37 sanık beraat etti.
9 Şubat 2021’de tutukluların, tutuksuz yargılanmalarına karar verildi, Soma davasında tutuklu kimseyi bırakmayarak yeni katliamların önü açıldı.
Dava sürecinde kamu görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemişti, geçtiğimiz çarşamba günü kamu görevlilerinin yargılandığı dava Soma Adliyesi’nde başladı. Soma 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada 28 kamu görevlisi “görevi kötüye kullanmak”la suçlanıyor. Duruşmada ifade veren iş müfettişleri denetim hatası olmadığını, maden ocağının o dönemki mevzuata uygun olduğunu, eksik varsa mevzuat eksiğinin olduğunu iddia etti. Dava, 12 Eylül 2024’e ertelendi.
Soma İşçi Katliamı’nda da asıl sorumlular gerekli tedbir güvenlik önlemlerini almayanlar ve denetlemeyenler hesap vermelidir. Çalışırken ölmeyeceğimiz, insanca çalışacağımız, insanca yaşayacağımız koşullar sağlanmalıdır.
Katliamdan sorumlu olan tüm yetkililer adalet karşısına çıkarılarak cezalandırılmalıdır.
Soma İşçi Katliamı’nın 10. yılında dilimizden düşürmeyeceğimiz taleplerimizi bir kez daha yineliyoruz.
• Türkiye’de madenciliğin daha iyi ve etkin yapılabilmesi için tüm sosyal taraflardan, üniversitelerden alınan görüşlerle ulusal madencilik politikasının temel çerçevesi oluşturulmalı, evrensel madencilik prensiplerini ve güvenli çalışma koşulları sağlanmalı, bunun ardından madencilik mevzuatı yeniden ele alınmalı, düzenlenmelidir.
• İş cinayetlerinim önlenmesinde öncelikle esnek ve kuralsız çalışma kaldırılmalı, taşeronlaştırmayı yasal hale getiren, sendikal hak ve özgürlüklerini engelleyen iş yasası yerine, tüm çalışanlara iş güvencesi sağlanarak yeni yasa ve mevzuat düzenlemeleri ile işçilerin can güvenliği sağlanarak tüm hakları güvence altına alınmalıdır, kiralama ve hizmet alımı standartları düzenlenmelidir.
• İç ve dış denetim standartları etkin, bağımsız ve gerçekçi sonuçlar üretecek şekilde düzenleme yapılması hayati derecede önemlidir. Etkili yetki ve yaptırımlara sahip olan Fenni Nezaretçi ücretleri, denetlenen işveren tarafından değil ortak havuzda oluşan gelirden sağlanmalı ve görevlendirmeler bağımsız kurullarca yapılmalıdır.
• Denetim ağını risk değerlendirme ve alınması gereken önlemlerin tespiti bakımından da işverenlerden bağımsız hale getiren düzenlemeler yapılmalı, işyeri hekimlerinin ve İSİG uzmanlarının mesleki bağımsızlığı yasalarda “sözde” bağımsızlık şeklinde olmamalı, kamusal güvence sağlanmalıdır. İSİG uzmanlığı eğitimi yeniden düzenlenmeli, işyerlerinde meslek uygunluğu olan İSİG uzmanları görev almalıdır. İşverenlere işçi sağlığı ve iş güvenliği eğitimi verilmeli, işyeri hekimliği eğitimi Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenmeli ve denetlenmelidir.
• İSİG mekanizmalarında yer alan işçilerin işçi sağlığı ve iş güvenliği başta olmak üzere eğitim, izin ve iş güvenceleri eksiksiz olarak sağlanmalıdır.
• Tıp fakültelerimiz eğitimin her aşamasında hekime meslek hastalıklarını tanıma becerisini vermeli, meslek hastalıkları tanısının önündeki engeller kaldırılmalıdır. Meslek hastalıklarını ölçüp, değerlendiren ve tedavi eden sağlık birimleri ve mevzuat eksiği ile önlenmesine ilişkin mekanizmalar bir an önce tamamlanmalıdır.
• Denetimlerin ve sonuçlarının şeffaflığı ve işçiler ile kamuoyunca ulaşılırlığı, erişilirliği garanti altına alınmalıdır.
• Tüm maden havzalarında hastanelerde bulunmayan yanık ve zehirlenme ünitesi gibi gerekli üniteler kurulmalı, gerektiğinde işçilere acil hizmet verecek servisler güçlendirilmelidir.
• Denetim sürecinde sendika ve konfederasyonlar, TMMOB ve Maden Mühendisleri Odası, TTB, denetim mekanizmasının işleyişini denetlemeli, sonuçları TBMM, hükümetler ve kamuoyuna raporlayan etkili pozisyon sağlaması mevzuata dahil edilmelidir.
• MİGEM, ÇSGB ve Enerji Bakanlığının, metanlı ve yangınlı ocakları etkin denetleyecek uzman ve müfettiş eğitimi yeterli kalite ve sayıda olacak şekilde ve ihtiyacı karşılayacak özerklik sağlanarak mevzuatta yerini almalıdır. Bu denetimleri merkezlerden ve belli zamanlarda yapmak yerine, yerel birimler haline getirilen denetimler maden havza ve bölgelerine taşınmalıdır.
• Maden sahalarında iş mahkemeleri olmadığı için iş davaları başka mahkemeler tarafından yerine getirilmektedir. İşçilerin adalete erişim olanakları çok zayıftır. Adaletle ve seri usül davalarıyla ilgili mevzuat ve uygulamalara ilişkin ihtiyaçların yanında iş mahkemeleri ihtiyacı için adım atılma gerekliliği ele alınmalıdır.
• Enerji Bakanlığımız hem madencilik ve enerji kaynaklarımızdan gelen ve hem de asıl ve üst işveren olarak sorumluluklarını yerine getirirken en ucuza ve en çok üretime odaklanmak yerine çevresel, insani norm ve mevzuata, kamu ve ülke yararına odaklanma görevi kuvvetlendirilmelidir.