30 -31 Mayıs 2014 tarihlerinde Abdullah Baştürk Sosyal Tesislerinde toplanan DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu’nda dile getirilen öneriler doğrultusunda DİSK Yönetim Kurulu 16 Haziran 2014 tarihinde Soma’ya bir ziyaret gerçekleştirecek.

İşçi sınıfının şanlı 15-16 Haziran direnişinin 44. yıldönümünde gerçekleştirilecek bu ziyaretle ilgili yapılan açıklamada, bölgede örgütlenme çalışmalarını sürdüren sendikamız Dev Maden Sen’in ve DİSK’in örgütlenmesi açısından önem taşıdığı belirtildi.

Yayınlanan DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu sonuç bildirgesinde şu görüşlere yer verildi; 

 “TAŞERON CUMHURİYETİNE KARŞI DEMOKRATİK CUMHURİYET!”

Politik, ekonomik ve toplumsal koşulların giderek sertleştiği; güvencesizliğin, taşeronlaştırmanın, keyfiliğin, iş cinayetlerinin ayyuka çıktığı, siyasi iktidarın işçi sınıfına yönelik saldırılarını artırdığı bir dönemde, 30 Mayıs 2014 tarihinde geçmiş çalışmaların değerlendirilmesi ve önümüzdeki döneme ilişkin programının oluşturulması için Ören Abdullah Baştürk Eğitim ve Dinlenme Tesisleri’nde toplanan DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu, aşağıda yer alan sorunları ve konuları kamuoyu ile paylaşmayı gerekli görmüştür:

  • Gezi Direnişi’nden Soma katliamına uzanan zaman diliminde Türkiye önemli bir dönemeçten geçmiş, AKP iktidarı ülkemizi sürüklemek istediği ortaçağ karanlığı açığa çıktıkça daha da hırçınlaşan bir üslupla saldırılarını artırmıştır. Başbakan’ın kişiliğinde somutlaşan AKP siyasetinin, diktatoryal yönelimini bütün toplumsal alanlarda açıkça hissettirmesini ve devletin tüm olanaklarını geniş bir taarruza hazırlamasını acil bir “tehlike sinyali” olarak okumaktayız.
  • Gerek içinde yaşadığımız baskı, şiddet ve sindirme koşullarını ve gerekse yakın gelecekte karşılaşacağımız büyük tehlikenin farkında olarak, emek mücadelesinin ihtiyaç duyduğu olanak ve koşulları dikkate alarak konfederasyonumuz DİSK’i önümüzdeki süreçte vereceğimiz çetin mücadele için hazırlamamız gerektiği açıktır.
  • Zira bu süreç aynı zamanda, işçi sınıfının ve halkların özlemi olan eşitlik, kardeşlik, dayanışma, özgürlük ve sosyal adaletin var olduğu bir toplumsal yapıyı gerçekleştirme olanağını da beraberinde taşımakta ve Konfederasyonumuz DİSK’e tarihsel bir görev yüklemektedir.
  • İşçi sınıfının ve emekçilerin yüzde 95’lik bir bölümü örgütsüzdür, sendikasızdır. Sendikalı olanların da önemli bir bölümü, sermayeden ve iktidardan icazet alan sendikal anlayışlara mahkûm edilmişlerdir. AKP iktidarı 12 Eylül’den miras kalan baraj sistemine (değiştirmiş gibi gösterip toplumu yanıltarak) ısrarla sahip çıkmaktadır. DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu örgütlenme, toplu sözleşme ve grev hakkını gasp eden bu barajların ve sınıf ve kitle sendikacılığını tasfiye etmeyi amaçlayan tüm yasakların kaldırılması için mücadeleyi işçi sınıfının diğer tüm haklarının kazanımı için temel bir mesele olarak görmektedir. Toplu iş sözleşmesi için yetkili sendikanın belirlenmesinde ve uyuşmazlıkların çözümünde işçilerin iradesine ve özgürce seçimine dayanan referandumu savunmaktadır.
  • Sınıf ve kitle sendikacılığının önüne set çekmeye çalışan siyasi iktidarın yanısıra, sendikal mücadelenin içini boşaltan, dar siyasi çıkarlarını sınıf mücadelesinin önüne koyan kimi sol sekter siyasi çevrelerin “dar pratikçilik” ve “çocukluk hastalığı” olarak görülebilecek türden eğilimlerinin sınıf mücadelesini sekteye uğratması ve işçilere her düzeyde zarar vermesi hiçbir koşulda kabul edilemez ve bu anlayışların mahkûm edilmesi gerekmektedir.
  • Elbette ki, DİSK ve DİSK üyesi sendikalar da eleştirilerden muaf değildir, eksiklik ve yanlışlarımız, yöntem ya da anlayışlarımız eleştirilebilir. Ancak unutulmamalıdır ki sınıf mücadelesinin öncelikli hedefi iktidar ve sermayedir. Sermayeye ve iktidara karşı mücadeleyi tali plana atıp DİSK’e ve üye sendikalara yönelik eleştiri sınırlarını aşan, yalan, karalama ve hakaretler eşliğinde fiili saldırılara dönüşen eylemlere yönelenler, sendikalarımızı yıpratarak bilinçli veya bilinçsiz olarak sermaye ve iktidara hizmet etmektedir.
  • Siyasi iktidarın ekmeğine yağ süren, DİSK’i ve DİSK üyesi sendikaları işçiler ve toplum karşısında düşmanlaştırmaya ve itibarsızlaştırmaya yönelik çabaların, “sola”, “sosyalistliğe” veya “devrimciliğe” mal edilmesi mümkün değildir.
  • Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, DİSK ve DİSK üyesi sendikaların faaliyetlerine yönelik bu tür “sabotaj” girişimlerini, bizzat, temsilcisi olduklarını iddia ettikleri işçilerin örgütlü eylemi ile engelleyeceğini ilan eder.
  • Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, gerek Konfederasyonumuza ve üye sendikalarımıza düşmanca tutum alan bu yaklaşımlara ve gerekse devlet güdümlü, icazetçi/taşeron sendikal anlayışlara karşı, DİSK’in tarihsel deneyimleri ve ilkeleri ışığında, işçi sınıfının demokratik katılımına dayalı mücadelesini sürdürmekte kararlıdır.
  • Özellikle yüzlerce işçi kardeşimizin yaşamlarına malolan Soma katliamı sonrası AKP iktidarının ve sermaye çevrelerinin kendi sorumluluklarının üzerini örtmek için “sendika”, “sendikalı olma”, “sendikalaşma” kavramlarını yıpratmaya, itibarsızlaştırmaya yönelik bilinçli çabalarını tespit eden Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, bu yoğun kara propagandanın panzehrinin, sermayeden, siyasi partilerden ve devletten bağımsız; işçilerin söz, karar ve katılım hakkına dayalı bir sendikal çizgi olduğuna işaret eder.
  • İşçi sınıfına yönelik saldırıların yaşamın her alanında alabildiğine arttığı bir dönemde işçi sınıfının ideolojik mücadelesini ve araçlarını geliştirmesinin önemi ortadadır. Demokratik hak ve özgürlükler mücadelesiyle bütünleşmiş sınıf ve kitle sendikacılığının ideolojik mücadeleyi her alanda yürütmesi için çağımızın yeni iletişim/anlatım tekniklerinden yararlanması, etkisini yitirmiş yöntemlerden sıyrılması, dergi, gazete, bildiri, broşür, afiş gibi materyalleri daha okunur, izlenir ve görünür kılması yaşamsal bir öneme sahiptir. Bu nedenle Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, üyelerimiz ve yönetim kadrolarımızın, örgütlenmenin önemli bir dayanağı olan iletişim teknolojilerindeki değişimi kavraması, bu konuda eğitim faaliyetlerine daha fazla önem vermesi gerektiğinin altını çizer, merkezi ve tüm üyelerimizi kapsayan eğitimler örgütlenmesini önerir.
  • Bilindiği gibi Türkiye’de çalışma saatleri dünya ortalamasının çok üzerindedir. Resmi çalışma süreleri AB ülkeleri ortalamasında 38,6 saat iken, Türkiye’de bu rakam 45 saattir. Türkiye’de işçiler Avrupa Birliği üyesi ülkelerle karşılaştırıldığında ortalama 6,4 saat daha fazla resmi haftalık çalışma süresine sahiptir. Fiili çalışma sürelerine baktığımızda ise Türkiye’de tam zamanlı bir işte çalışan bir işçinin fazla mesailer dahil ortalama haftalık çalışma süresi, Norveçli bir işçinin 14,5 saat Avusturyalı bir işçinin 9,7 saat üzerindedir. Ülkemizde 50 saat ve üzerinde haftalık çalışma süresine sahip olanların sayısı 9 milyon 622 bindir. Kölece çalışma şartlarını yansıtan bu tablo karşısında Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz tüm sektörlerde çalışma saatlerinin azaltılması için mücadeleyi önüne koymaktadır.
  • Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, Ulusal İstihdam Stratejisi ve Kadın İstihdam Paketi gibi adlar altında kadın işçileri, düzenli güvenceli işler yerine daha güvencesiz, daha esnek ve daha düşük ücretle çalıştırmayı öngören tüm girişimlere karşı mücadelenin öneminin altını çizer.
  • Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, Soma madenlerinde ve diğer birçok sektörde/işkolunda işçilerin DİSK’e karşı ilgisi ve örgütlenme taleplerinin arttığı tespitinden hareketle, bu taleplere yanıt verilebilmesi için, sendikaların desteğiyle DİSK bünyesinde çeşitli havzalarda ortak örgütlenme çalışmalarının yürütülmesini, dayanışmanın, bilgi ve birikim paylaşımının artırılmasını önermektedir. Örgütlenme çalışmaları için bir fon oluşturulması önerilmektedir.
  • Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, Soma’da meydana gelen katliamın ardından Hükümetin getirdiği taşeron yasa tasarısında, madenlere dair düzenlemeler dışındaki düzenlemelere karşı mücadeleyi acil bir görev olarak görür. Ülkeyi taşeron cumhuriyetine çevirecek, güvenceli çalışmayı olanaksız hale getirecek, taşeronu tüm alanlarda esas çalıştırma biçimi haline getirecek böylesi bir yasa girişimi katliam boyutuna ulaşan iş cinayetlerinin “kutsanması” ve tüm ülkeyi Soma’ya çevirmek anlamına gelir. “Her yer Soma” şeklinde özetlenebilecek sonuçlar yaratan hükümetin bu düzenlemesine karşı “Her yer direniş” sloganıyla işçi sınıfını mücadeleye çağırmak asli görevimizdir. “Taşeron Cumhuriyeti’ne karşı demokratik cumhuriyet!” sloganıyla yürüyüşler, kitle toplantıları örgütlenmesi, bu başlık ile afişler/bildiriler hazırlanması, 15-16 Haziran tarihlerinde DİSK’in bölge temsilciliklerinin olduğu her yerde ve Soma’da taşeron köleliğine ve iş cinayetlerine karşı çeşitli etkinlikler yapılması kararlaştırılmıştır.
  • Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz “Nasıl bir cumhurbaşkanı?” sorusunun yanıtının “Nasıl bir cumhuriyet?” sorusuyla bağlantılı olarak tartışılması gerektiğinin altını çizerek demokratik bir cumhuriyet özlemi etrafında bir mücadeleyi yükseltmenin önemine dikkat çeker. İşçilerin, emekçilerin, yoksulların, halkımızın geniş kesimlerinin siyasetten dışlanması, tüm ifade ve katılım kanallarının kapatılması, siyasetin demokratik zeminlerden uzaklaşması AKP’nin tamamladığı neoliberal dönüşümün bir sonucudur. Demokratik bir cumhuriyet ancak eşitlikçi-halkçı-kamucu-özgürlükçü-sosyal bir cumhuriyet olarak var olabilir. İşte bu nedenle Ağustos ayında sadece bir “aday” tercihi yapılmayacaktır.
  • Eşitlikçi, özgürlükçü, halkçı, demokratik ve sosyal bir cumhuriyet isteminin önemine dikkat çeken DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu, Ağustos ayında bu niteliklere sahip çıkacak bir “Cumhurbaşkanı” yerine iktidarın tüm demokratik ve toplumsal talepleri baskılayacak bir “Başkan” seçme hazırlıklarına seyirci kalınamayacağını ilan etmektedir.
  • Kurulumuz, Soma için İzmir’de yapılan bir yürüyüşte Genel Başkanımız Kani Beko’nun hastaneye kaldırılmasına neden olan saldırının İzmir Emniyet Müdürlüğü’nün, siyasi iktidardan onay almadan yapılması mümkün olmayan ve özünde doğrudan DİSK’i hedef alan organize ve bilinçli bir saldırısı olarak gördüğünü ilan eder ve şiddetle kınamaktadır.
  • Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’nü Taksim Alanı’nda kutlama iradesinin sadece bir alan tartışması olmadığına, siyasi iktidarın baskı ve zor politikalarına karşı önemli bir demokrasi mücadelesi anlamı taşıdığına ve icazetçi sendikal anlayışlara karşı işçi sınıfının haklarının savunulmasına dayalı bağımsız bir sendikal mücadele çizgisinde birleştirici bir işlevi olduğuna dikkat çekmekte ve bu konuda DİSK Yönetim Kurulu’nun gösterdiği iradeyi desteklemektedir.
  • Demokrasi mücadelesinin bugün önemli kanallarından diğer ikisi, yargının tamamen yürütmeye bağlı hale getirilmesi ve medyanın susturulmasıdır. AKP, diktatörlüğünü tam tesis etmek için yargıyı ve medyayı kuşatmıştır. Bu baskı, sindirme ve yasaklamalardan özellikle hükümet politikalarını eleştiren gazeteciler de nasibini almaktadır. Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, yargı bağımsızlığının ve düşünceyi ifade özgürlüğünün yok edilmesini, dikta rejiminin asli dayanağı olarak görmekte ve DİSK’in topluma karşı sorumluluklarından dolayı bu alanlarda demokrasi mücadelesini yürüten dinamiklerle dayanışma içinde olduğunu bildirmektedir. 9 Haziran 2014

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir