soma_ankara

DİSK Ankara Bölge Temsilciliği, KESK Ankara Şubeler Platformu, TMMOB Ankara İl Koordinasyon Kurulu, Ankara Tabip Odası ve Ankara Serbest Mali Müşavirler ve Muhasebeciler Odası üyeleri Soma katliamında ölenleri, katliamın 3. yıl dönümünde Olgunlar Sokak’taki Madenci Anıtı önünde gerçekleştirdikleri basın açıklamasıyla andı. Emek ve meslek örgütleri adına ortak basın açıklamasını DİSK Ankara bölge Temsilcisi Tayfun GÖRGÜN yaptı. basın açıklamasına emek meslek örgütlerinin yanı sıra siyasi partilerden ve derneklerden bir çok katılımcı destek verdi. basın açıklamasının ardından Soma davası avukatlarından Sercan ARAN hukuki süreci ve soma davasında gelinen son durumu kamuoyu ile paylaştı.

                     SOMA’YI UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMACAĞIZ.

Bugün, Türkiye’nin yaşadığı en büyük iş cinayetinin, tarifsiz acının yıl dönümü.

Ülkemizin yaşadığı en kanlı iş cinayetinin üzerinden üç yıl geçti.  Yüreğimiz Soma’da, öfkemiz sokakta.

Buradan; Özgürlük, hukuk, adalet için, işi ve ekmeği için diz çökmeden, boyun eğmeden mücadele eden akademisyenlerden, kamu emekçilerine, işçilerden, gazetecilere, cezaevlerinde direnenlere buradan selam gönderiyoruz.

Selam olsun diktatörlüğe, tek adam rejimine hayır diyenlere.

Soma Katliamı; Rekabet, acımasız kar hırsı ve ucuz üretim için standartlar, yasalar ihlal ederek yaratılan, tehlikeli ve aşırı üretim zorlaması siteminin sonucudur. Kaza değil, cinayettir.

İşte bu açgözlülük Soma’da 13 Mayıs 2014’te, 5’i mühendis 301 madencinin hayatları çalınmıştır.

Türkiye’yi güvencesiz, kuralsız çalışılan bir ülke yapan;  İşçiyi, işsizlik ile ölüm arasında seçim yapmaya zorlayan; İş cinayetlerini kader ve fıtrat olarak değerlendiren anlayış, çöp sepetine atılmadan bu katliamların son bulması mümkün değildir.

Bu sistemin sac ayakları:  Bir yandan hak ihlalleri karşısında pahalı, uzun zamana yayılan ve çoğu kez sonuçsuz kalan hukuki süreçler;

Diğer yandan kamunun denetim görev ve sorumluluğunu savsaklaması:

Öbür taraftan yasalarla, uygulamalarla, demokratik sendikalaşma hakkının engellenmesi yoluyla korumasız bırakılan işçilerle kurulmuştur. Ölüm üreten bu sistemin her bir sacayağı da vahşi, kirli ve kanlıdır.

İşverenler, siyasiler ve çıkar ortakları tarafından fiilen kurulmuş olan bu vahşi sistem kiralık işçilikle, esnek çalıştırmayla, ödünç işçilik ile daha da güvencesiz hale getirilmiştir.

Artan çalışma saatleri, göz dikilen kıdem tazminatlarıyla güvencesizlik ve ucuza çalıştırma, katliamlara vardırılmıştır.

2014 Yılından bu yana Soma davası dünyanın en büyük iş cinayeti davası olarak devam etmektedir.

Soma katliamı davası İş cinayetlerini caydırıcı ve adalet duygunu karşılayan bir dava olması gerekmektedir.

Ancak dava başlarken: Başsavcının, “gözaltına alacağımız herkes işçilerle birlikte öldü” beyanı ile  bu facianın, sadece ölen birkaç mühendise yüklenmek istenilmesi ve sistemden kaynaklı sorunların, üstü örtülerek, unutturulma mecrasına sokulması çok tanıdık bir yaklaşımdır.

Soma katliamında sorumluluk sadece, üretimi artırmak için tüm standartları ve yasaları çiğneyen şirketin değildir.

Soma Kömür İşletmeleri A.Ş., TKİ, MİGEM, ETKB, ÇSGB ve Hükümet yaşanan tüm maden facialarında olduğu gibi sorumludurlar ve hesap vermelidirler.

Bu katliamın gerçek sorumluları hala kamuoyu önünde hesap vermemiştir. Bizler Soma davasının takipçisiyiz ve gerçek sorumluların açığa çıkarılması için sonuna kadar da takipçisi olacağız

Türkiye’de özellikle AKP iktidarı döneminde uygulanan özelleştirme politikaları ile madenler yağma ve yandaş zihniyetiyle, üretim süreçlerinde; teknik bilgi ve alt yapı olarak yetersiz kişi ve şirketlere bırakılmıştır.

Kamusal denetimin de yeterli ve etkin bir biçimde yapılmaması iş cinayetlerinin Soma’da olduğu gibi katliamlara dönüşmesine neden olmuştur.

Ülkemiz, iş cinayetlerinde, işçi ölümlerinde Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sırada yer almaktadır. Bu tablo AKP’nin iktidara gelmesiyle daha da vahim, daha da vahşi bir hal almıştır.

Soma’dan sonra Ermenek, Siirt/Şirvan ve diğer maden katliamları son 15 yıldır ağırlaştırılmış bir biçimde sürdürülen “özelleştirme”, “piyasalaştırma” ve “taşeronlaştırma” politikalarının bir sonucu olarak artarak devam etmektedir.

Bu gün işçiyi her türlü korumadan uzak ve sahipsiz bırakan, mühendis ve hekimi iş kazaları tazminatlarından sorumlu tutan, işvereni ve iş yaşamını denetlemekten sorumlu olan devleti ise her türlü sorumluluktan arındıran bir politika ile karşı karşıyayız.

Bu nedenle, Soma’da dünden bugüne değişen, iyileşen kayda değer bir şey yoktur.

Yeni iş cinayetlerinin olmasını ortadan kaldıran bir gelişme sağlanmamıştır.

Sorumlular hesap vermemiştir.

Babalarını, eşlerini, evlatlarını kaybedenlerin yüreğini soğutacak somut adımlar atılmamıştır.

İşte bu yüzden Türkiye’de her yıl binlerce işçi iş cinayetlerinde can vermeye devam etmektedir.

Ancak bu acımasız, bu vahşi üretim böyle sürdürülemez.

Kanla, ölümle, sakat kalmalarla üretim yapan bir toplumun geleceği sağlıklı olamaz.

Böyle bir çalışma sistemine emekçiler kuşaklar boyu diz çökmez.

Bu cinayetlere sebep olanların bağımsız yargıya ve topluma hesap vermeleri için, bu acımasız sistemi değiştirmek için mücadelemizi sürdüreceğimizi ifade ediyoruz.

Maden ocaklarında, bir avuç kömür için bir ömür verenleri, başta Soma olmak üzere kaybettiğimiz tüm madencileri ve Torunlar’da, Yalvaç’ta hayatlarını iş cinayetlerinde kaybeden tüm emekçileri büyük bir saygıyla anıyoruz.

Soma’yı unutmayacağız, unutulmasına izin vermeyeceğiz.

Soma Davası Avukatlarından Sercan ARAN’ın açıklaması :

Soma Davası’nda ailelerin avukatlığını yapan Sercan Aran konuşmasında, ceza yargılamalarına iktidar eliyle yapılan müdahaleleri, sanıkların önce katliamda ölen işçileri suçladığını, davaya “Asıl patron benim” diyen Alp Gürkan’ın dahil edilmesinin ardından ise “FETÖ sabotajı” iddialarının dile getirildiğini anlattı. Savcının üç duruşmadır mütalaa vermediğini vurgulayan Aran, ailelerin tazminat taleplerinin de TKİ ile bertaraf edildiğini ifade etti. Kamu görevlilerinin yargılanmaması için devreye Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun girdiğini belirten Aran’ın konuşması şöyle:

Soma katliamı olduğunda hepimiz oraya gittik. Orada yaşanan bazı durumlar ceza yargısının da nasıl ilerleyeceğini bize göstermiş oldu. Yusuf Yerkel’in tekmesiydi bunlardan birincisi. Yerkel’in attığı tekmeden sonra Yerkel yargılanmadı ama tekme atılan işçi yargılandı ve para cezasıyla cezalandırıldı. Gerekçesi de bir kamu aracına zarar vermesiydi. Ardından kamu görevlileri olay yerine gittiği için çalışmalar durduruldu. Aileler tepkilerini göstermek istediklerinde gazla, jopla, tazyikli suyla karşılaştılar. Yargılandılar hala yargılanıyorlar. Bu durum bize nasıl bir ceza davası ile karşılaşacağımızı gösteriyordu. Nitekim ceza davası başladığında da öyle oldu.

İlk iddianame kabul edildiğinde tek bir kamu görevlisi yoktu dosyada ve hala yok. Ama yargılanmalarını sağlayacağız. Çünkü bu dava biz bitti demeden bitmeyecektir. Ceza yargılaması başladığında tüm sanıklar suçu önce işçilere attılar. Özellikle katliamda hayatını kaybeden Mehmet Efe’yi suçlu göstermek istediler. Mehmet Efe’nin babası duruşmada “Benim oğlumun bir sorumluluğu varsa bunu canıyla ödedi. Susun. Oğlumun adını ağzınıza almayın” dediğinde hepsi suspus oldular. Ama sanıklar bu sefer metandan kaynaklandığını, suçları olmadığını söylediler. Metan olmadığı bilirkişi raporlarıyla ortaya çıktığında son olarak son dönemin de trendi olan “Bu FETÖ sabotajı” dediler. Soma’yı FETÖ ve diğer terör örgütleri yaptı iddiasıyla bir suç duyurusunda bulundular. Bundan bir sonuç elde etmeye çalışıyorlar ama gerçeklerin üzerini örtemeyecekler. Biz Soma’nın şirket ve devlet eliyle gerçekleştirilen bir katliam olduğunu biliyoruz. Sorumluları da biliyoruz. Bu sorumluların yargılanacağı günü de bekliyoruz ve yargılayacağız.

Savcı mütalaa vermekten üç duruşmadır imtina ediyor. Zaten beş duruşma önce savcı değişmişti. Yeni gelen savcı da mütalaa vermiyor. Son duruşmada yine mütalaasını vermeyeceğini söyledi. Gerekçe olarak da Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı’nda yürüyen ve sanıklardan Can Gürkan’ın yaptığı suç duyurusunu gösterdi. Bu suç duyurusu Soma’yı FETÖ ve diğer terör örgütlerinin yaptığı iddiasıyla başlatılan ancak hiçbir dayanağı olmayan asılsız bir suç duyurusu. Savcılık da alelacele bu dosyada gizlilik kararı aldı. Dosyaya gizlilik kararı nedeniyle erişemiyoruz. Savcı içeriğini dahi bilmediğimiz dosyayı gerekçe göstererek mütalaasını vermeyeceğini söyledi. Neyse ki heyet dayanaktan yoksun bu talebi kabul etmedi ve savcıya mütaalasını hazırlaması için süre verdi.

“Tüm sorumlular tarih önünde hesap verecektir”

Bunun dışında sanıklar sürekli bizi ve aileleri tehdit ediyor. Ne hikmetse tüm bu anlattıklarım belli bir aşamadan sonra başladı. Bu aşama da uzun uğraşlarımızla “Asıl patron benim” diyen Alp Gürkan’ın dosyaya dahil edilmesidir. Bu bizim ve ailelerin çabasıyla oldu. Suç duyurusunda bulunduk ve yeni deliller elde ettik. Sunduğumuz delillerle Alp Gürkan’ın yargılanmasını sağladık. Hemen ardından FETÖ iddiaları dosyaya girdi. Bir anda bir takım medya kuruluşlarında “Soma’yı FETÖ mü yaptı” diye haberler çıktı. Bu asılsız haberleri yapan siteler ve yöneticiler hakkında da suç duyurusunda bulundu.

Diğer bir durum kamu görevlileri. Halen bir yargılanan kamu görevlisi yok. Biz bunun için çabalıyoruz ama devlet bunun üstünü örtmeye çalışıyor. Kamu görevlileri ile ilgili savcılık soruşturma izni istemişti. Ama ilgili kamu kurumları “Bizim personellerimizin hiçbir sorumluluğu yoktur” dedi. Buna itiraz ettik. İtirazımızı değerlendiren Danıştay 1. Dairesi kamu görevlilerinin yargılanması gerektiği kararını verdi. Bunun üzerine Başbakanlık Teftiş Kurulu dosyaya el attı ve birden fazla kamu kurumu olduğu için soruşturmayı kendilerinin yürüteceğini söyledi. Başbakanlık Teftiş Kurulu bir soruşturma yürüttü. Tanık dinledi ve dinlediği tanıkların beyanlarına istinaden personellerin sorumluluğu olmadığına karar verdi. Ancak dinlediği tanıklar dosyanın tutuklu sanıklarıydı. Biz bu karara da itiraz ettik. Danıştay 1. Dairesi bu sefer Başbakanlık Teftiş Kurulu’nunn kararının doğru olduğu ve kamu görevlilerinin sorumluluğu olmadığı yönünde karar verdi. Bu karara da itiraz ettik. Sonucunu bekliyoruz.

Sonuç alana kadar her türlü hukuki yola başvuracağız.

Son olarak temlik meselesinden bahsetmek istiyorum. Soma AŞ’nin ocakları üretim yapmıyor. Ancak ailelerin tazminat taleplerini boşa düşürmek için TKİ üretim olmayan ocağı işleten şirkete temlik verdi. Ocak ileride üretim yaparsa diye milyonlarca lirayı Soma AŞ’ye verdi. Bu durum da ailelerin tazminat tleplerini doğrudan boşa düşürdü.

Sözlerimi Soma Davası’nda sunduğumuz esasa ilişkin beyanlarımızın son cümleleri ile tamamlamak istiyorum:

Toplumu ve işçi sınıfını acılara boğan bu olayın tüm sorumluları tarih önünde hesap verecektir. Soma Katliamı’nin acı ve ölümleri halkın aydınlık geleceğinin kurulmasında bir mihenk taşı olacaktır. Soma Katliamı işçi sınıfının mücadele tarihinde ve bilincinde yarattığı acının büyüklüğü kadar işçi sınıfının geleceği yaratma gücünün de umudu olacaktır.

DİSK Ankara Temsilciliği

KESK Ankara Şubeler Platformu

TMMOB- Ankara İl Koordinasyon Kurulu

Ankara Tabip Odası

Ankara Serbest Mali Müşavirler ve Muhasebeciler Odası.