Kasım ayında en az 126, yılın ilk on bir ayında ise en az 1606 işçi yaşamını yitirdi

Raporumuzun girişinde öncelikle Cargill, Man Bozankaya Otomotiv, Adem Çelik Şirketler Grubu ve Beykent Üniversitesi Avalon şantiyesi, Gentes, Ataşehir Belediyesi, Üsküdar Belediyesi, Doğa Koleji ve Reysaş Tüvtürk Araç Muayene İstasyonu başta olmak üzere ülkemizin dört bir yanındaki işçi direnişlerini; EYT’lilerin haklı mücadelelerini ve işçi sınıfının genel olarak asgari ücret, iş güvencesi, sağlıklı ve güvenli çalışma, demokrasi, hak ve adalet eylemlerini selamlıyoruz…

İşçi intiharları üzerine. Geçtiğimiz raporlarda ‘işyeri İntiharları’na ve ‘geçinemiyoruz’ eylemlerine değinmiştik. Bu raporda ise geçtiğimiz ay ülkemizi derinden sarsan intihar olaylarına değinmek istiyoruz.

“İstanbul Fatih’te, kardeş oldukları öğrenilen 48 yaşındaki Cüneyt Yetişkin, 54 yaşındaki Oya Yetişkin, 60 yaşındaki Kamuran Yetişkin ve 56 yaşındaki Yaşar Yetişkin kaldıkları evde ölü bulundu. Siyanür ile intihar ettikleri anlaşılan kardeşlerin ciddi maddi sorunlar içinde boğuştukları, müzik öğretmeni olan Oya Yetişkin’in maaşına haciz konduğu, bakkaldaki veresiye defterinde 2260 lira borç olduğu ve polisin olay yeri incelemesinden sonra BEDAŞ ekiplerinin evlerine gelerek iki aydır ödenmeyen 607 liralık elektrik faturası gerekçesiyle elektriklerini kestikleri basına yansıdı.

Subjektif bir değerlendirmede Yetişkin kardeşlerin psikolojik sorunları olabileceği, ruhsal çöküntülerini birbirlerine yansıtabileceği, aynı hezeyanları veya sanrıları paylaşabilecekleri üzerine çeşitli yorumlar yapılabilir veya daha sonra ortaya çıkabilir. Ne var ki, objektif bir değerlendirmede muhakeme yeteneğini kaybetmemiş her kişinin gündelik yaşamda paylaştığı bir dizi sorunlar karşımıza çıkmaktadır: Aldıkları borcu ödeyememeleri, icra takibine yakalanmaları, maaşa haciz gelmesi; kısacası geçim sıkıntısı, borç, yoksulluktan ve çaresizlikten oluşan bir ekonomik sorunlar kümesidir

Ramazan ayında eve yiyecek götüremediği için intihar eden Hacı Üruç’ten, ataması yapılmadığı için işsiz kalarak kendisini asan Kevser Abdülkadiroğlu’na, tarım işçisi olarak çalışan ve 8 aydır kirasını ödeyememiş yoksulluk nedeniyle intihar eden Emine Akçay’dan, ‘Ölümümden kimse sorumlu değildir. Çocuğuma kitap ve okul önlüğü alamadım.’ notunu geride bırakarak kendisini asan Cemal Can’a, çok sayıda işçi intihar etmemekte, intihara sürüklenmektedir. Kapitalizmin yarattığı sömürü düzeni sadece iş süreciyle sınırlı değildir, yaşamları da sömürmekte, en önemlisi, insanlık onurunu çiğnemektedir. Isınmak için dışarıda bulunan kamyon lastiğini yakmaya çalışan Emine Akçay gibi Yetişkin kardeşlerin de hiçbir kuruma sosyal yardım başvurusunda bulunmaması, maddi durumlarından kaynaklı sıkıntıları etrafla paylaşmamaları tesadüfî değildir. Çaresizliğin duyulmasını ve bilinmesini istemeyen insanların arkalarında bir yokluk hikâyesi paylaşarak sessiz sedasız bu dünyadan ayrılmaları, birden çok faili bulunan politik bir cinayettir.

Sınıfsal eşitsizliğin en uç görünümü olarak Yetişkin kardeşlerin toplu intiharı bu nedenle soğukkanlı bir çerçeveden değerlendirilmek zorundadır.

Yetişkin kardeşlerin toplu intiharı bu bağlamda kendinden menkul bir vaka-i adiye değildir. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre 2013 yılında en az 15 işçi, 2014 yılında en az 25, 2015 yılında en az 59, 2016 yılında en az 90, 2017 yılında en az 89, 2018 yılında en az 73 işçi işyeri içinde ve işyeri dışında ise işe bağlı olarak intihar ederek yaşamını yitirmiştir. Son 6 yılda ise en az 351 işçi ağır çalışma koşulları, işsizlik nedeniyle intihar etmiştir. İşçi intiharlarının farklı zaman ve mekanlarda vuku bulmasına karşı benzer nedenlerden kaynaklandığı açıktır. Tekil vaka incelemelerinde de görüleceği üzere işçi intiharlarının merkezinde borç, işsizlik ve baskı parametreleri bulunmaktadır.

Türkiye’de intiharların önemli nedenlerinden birisi geçim sıkıntısıdır. TÜİK’in ilgili istatistiklerinde ‘intihar nedeni’ olarak ‘geçim zorluğu’ ölçütü incelendiğinde AKP’li yıllarda, 2002 ila 2018 yılları arasında incelendiğinde 4481 kişinin intihar ettiği ortaya çıkmaktadır.

2008 Küresel Krizinin teğet geçtiğinin söylendiği yıllardan itibaren geçim zorluğundan kaynaklı intihar sayılar nispeten artış halindedir. ‘Geçim zorluğu’ndan kaynaklı olarak 2006 yılında 215 kişi intihar etmişken, 2008 yılında 289 kişi, 2009 yılında 318 kişi intihar etmiştir.

Kapitalist üretim ilişkilerinin hâkim olduğu toplumlarda sınıfsal eşitsizlik ve bundan kaynaklı olarak üretim ve bölüşüm ilişkilerinde bozulma intiharların sınıfsal yönünün göstergesidir. Gündelik yaşamda her gün maruz kalınan (yoksulluk, işsizlik, itibarsızlaşma, ayrımcılık, dışlanma gibi) kapitalist şiddet, emekçileri belirli savunma mekanizmalarına arayışına yöneltir. İşyerinde patrona karşı veya kamuda yöneticilere karşı gizli senaryolar oluşturan emekçiler, kimi zaman açık meydan okuma biçimleri de geliştirirler. Örgütlü ve siyasal bilinci gelişkin işçiler, grev, iş bırakma, işyeri işgali gibi eylem tipleriyle açıktan meydan okuyarak kolektif öznenin bir parçası haline gelirler. Eylemliliklerini siyasi parti, sendika, dernek gibi yapılar üzerinden formel bir şekilde türetirler ve sürdürürler. Tekil işçiler ise sorunlarını çoğunlukla kendiliğindenci bir yöntemle, kendi başlarına veya eş-dost ilişkileri üzerinden çözümlemeye çalışır. Açık veya gizli senaryoların ve meydan okumaların çaresiz kaldığı durumlarda kapitalist şiddete karşı intiharlar otobiyografik deklarasyon biçiminde ‘sonnot’ olarak belirginleşir. İşsizliğin, borcun ve duygusal parçalanmaların ivme kazanarak tahammül sınırlarını yıktığı işçilerin öfkesini politikleştirme biçimi, yaşamlarının yazgısının içinden dolaysız biçimde geçmektedir; ölümün bir sonnot veya ölümün kıyısına gelmenin bir ültimatom olduğu ancak haberler düştüğünde fark edilmektedir. Tüm işçi intiharları, bu bağlamda, içerisindeki sübjektif ölçütlere rağmen, politik birer cinayettir…

…Kapitalist üretimin dünya ölçeğinde türdeşleşme süreci farklı olduğu için sınıfsal eşitsizlik örüntüleri de farklılaşmaktadır. Üretici güçler ile toplumsal üretim ilişkileri arasındaki çelişkiler arttıkça ve bu ilişkiler değişmedikçe işçilerin köşeye sıkışmışlık hali de artmaktadır. Atomize olan, yalnızlaşan işçiler kapitalist üretim ilişkilerinin krizi içerisinde ruhsal ve duygusal gelgitler yaşamaya, örgütlü işçilerden daha fazla açıktır çünkü sorunlarını kendi imkanları dahilinde çözmeye çalışmaktadır… Kapitalist şiddet ve kapitalizmin gericiliği zenginler için yaşam olarak belirginleşirken, yoksullar için ölüm anlamına gelmektedir.”

“…Kendisine ismiyle hitap edilirken başkalarına bey demek zorunda kalan mavi yakalı işçi de, yüksek lisansını bitirdikten sonra bilgisayar başında veri girişi yaparken zevzek patronunun aşağılamalarına maruz kalan finans çalışanı da, aylardır ücretini alamadığı halde işyerinde patronunun hakaretlerini sineye çeken tekstil işçisi de yalnızca emek güçlerini değil, aynı zamanda onurlarını da satmak zorunda kalıyorlarsa bu düzen değişmelidir. Yaşadığımız intiharlar bir trajediye ve aynı zamanda insanın onurunun ne kadar değerli olduğunu göstermektedir. İnsan onuruna yakışan bir düzen bizim ütopyamız değil, somut gerçekliğimizdir…”

İş cinayetlerini nasıl tespit ediyoruz? Yüzde 70’ini ulusal ve yerel basından; yüzde 30’unu ise işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve sendikalardan öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla Kasım ayında en az 126 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi… Raporumuzda meslek hastalığı nedeniyle gerçekleşen iş cinayeti yok. Oysa ILO ve WHO verilerine göre 1 “iş kazası sonucu ölüm” karşılığında yaklaşık 6 “meslek hastalığı sonucu ölüm” olmaktadır…

• Ocak ayında en az 159 işçi, Şubat ayında en az 127 işçi, Mart ayında en az 114 işçi, Nisan ayında en az 153 işçi, Mayıs ayında en az 164 işçi, Haziran ayında en az 131 işçi, Temmuz ayında en az 178 işçi, Ağustos ayında en az 149 işçi, Eylül ayında en az 147 işçi, Ekim ayında en az 158 işçi ve Kasım ayında en az 126 işçi olmak üzere; Türkiye’de 2019 yılının ilk on bir ayında en az 1606 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi…

• 126 emekçinin 108’i ücretli (işçi ve memur), 18’i kendi nam ve hesabına çalışanlardan (çiftçi ve esnaf) oluşuyor…

• Ölenlerin 3’ü kadın işçi, 123’ü erkek işçi. Kadın işçi cinayetleri tekstil, eğitim ve sağlık işkollarında gerçekleşti…

• Üç çocuk işçi can verdi. Çocuk işçi cinayetleri ticaret, metal ve konaklama işkollarında gerçekleşti…

• 51 yaş ve üstünde ise çalışırken ölen 33 emekçi bulunuyor: Çiftçi, gıda, maden, kimya, eğitim, çimento, metal, inşaat, taşımacılık, gemi, konaklama, belediye ve genel işler işçileri…

• Kasım ayında 3 göçmen/mülteci işçi yaşamını yitirdi. Mülteci/göçmen işçilerin 1’i Afganistanlı, 1’i İranlı ve 1’i Suriyeli…

• Ölümler en çok inşaat, taşımacılık, tarım, ticaret/büro, metal, gıda, gemi/tersane, belediye/genel işler, madencilik, enerji ve konaklama işkollarında gerçekleşti.

1- Bu ay tarımda ölenlerin çoğu çiftçi ve zeytin hasadında ölenler.

2- Bütün işkollarında ölümlerin ana gövdesini güvencesiz işçiler oluşturuyor: taşeron ve yevmiyeli çalışanlar ile sigortasız işçiler.

3- Sanayide ölen işçilerde bütüne göre oransal bir artış mevcut. Metal, enerji, maden, kimya, gıda, gemi ve ağaç işkolu gibi yaygın bir yelpazede.

• En fazla ölüm nedenleri sırasıyla ezilme/göçük, yüksekten düşme, trafik/servis kazası, kalp krizi, intihar, patlama/yanma, şiddet ve elektrik çarpması.

• Kasım’da Türkiye’nin 44 şehrinde ve yurtdışında 6 ülkede iş cinayeti gerçekleştiğini tespit ettik: 15 ölüm İstanbul’da; 10 ölüm Gaziantep’te; 7 ölüm Kocaeli’de; 6’şar ölüm Bursa ve İzmir’de; 5’er ölüm Afyon ve Antalya’da; 4’er ölüm Ankara, Diyarbakır, Muğla ve Sakarya’da; 3’er ölüm Balıkesir, Eskişehir, Samsun ve Şırnak’ta; 2’şer ölüm Bilecik, Çorum, Edirne, Hakkari, Kütahya, Malatya, Şanlıurfa, Uşak ve Zonguldak’ta; 1’er ölüm Adana, Aydın, Bartın, Bayburt, Çanakkale, Denizli, Elazığ, Erzincan, Gümüşhane, Karabük, Kayseri, Kırşehir, Konya, Mardin, Mersin, Niğde, Ordu, Sinop, Tekirdağ, Trabzon, Belçika, Endonezya, Irak, Kuzey Kıbrıs, Macaristan ve S.Arabistan’da yaşandı…

• Ölen işçilerin sadece biri sendikalı. 40’lı yaşlardaki Ankara Çankaya Belediyesi’nde güvenlik görevlisi olarak çalışan DİSK Güvenlik-Sen üyesi Gürhan Koca ekonomik nedenlerden dolayı intihar ederek yaşamına son verdi.

2019/ Kasım ayında iş cinayetlerinde yaşamını yitiren 126 işçiyi saygıyla anıyoruz…

Cihat İnal, Fatih Göre, Aydın Ertek, Mustafa Çoban, Orhan Kızılbük, Osman Aydın, Kadir Taş, Hasan Akgönül, Servet Gökay, Vedat Öksüz, Hacı Al, Efendi Tarakçı, Abdullah Altıntaş, Yiğit Boz, Hossein Zabolipoor, Onur, Soğukpınar, Selahattin Acar, Hacı Abdullah Önder, Yaser El Rabiğ, Halil Yoğurt, İlhan C., Salih Geyikçi, Mesut Eruyar, Saadet Harmancı, Fikret Enteş, Burhan Özdoğan, Abdulkadir Karaali, Mehmet Hayri Akpınar, Metin Altun, Mehmet Sarıdaş, Emre Kanber, Oğuzhan Donuk, Zübeyir Ağırman, Yunus Kadem, Ahmet Yavuz, Şazil Meşe, İbrahim Doğru, Elyase Öztürk, Eyüp Körnez, İhsan İşleyen, Orhan Çanaklı, Hacı Bayram Nalbant, Veysi Ateş, Ömer ., Bedri Yalçınkaya, Sami Güler, Aytekin Dündar, Korkut Küçükcan, Aydın Damar, Servet Akbaş, Sait Savan, Murat Altay, Necati Erarslan, Mustafa Türkoğlu, Cengiz Yılmaz, Süleyman Aslan, Aziz Çavdar, Ferit Aytekin, Ayhan Can, Ömer Kartalmış, Abbas Boynueğri, İbrahim Şen, Cihan Boz, İlyas Benek, Kadir Eyigün, Ümit Süngur, Seyfettin Balin, Faik Cin, Fehmi Özdemir, M.Sait Mungan, Rahmi Yılmaz, Ramazan Değer, Asım Özdemir, Sertan Demirci, Mahmut Özbal, Vahit Ayrım, Akif Tarlabelen, Bünyamin Alkan, Süleyman Karasu, M.A., Fırat Tunç, Veli Coşkun, Mahmut Koyuncu, Akif Güney, Cengiz Uysun, Metin Delibaşı, Ünal Şahin, Ahmet Bora, Halil Durmuş, Özlem Yıldız Süzer, Veysel Can Sevinç, Mestan Tekin, Ali Foçalıoğlu, Müslüm Özçiçek, Gürhan Koca, Süleyman Çetin, Doğan Parlar, Mehmet Tufan, Haydar Bektaş, Şükrü Atsız, Recep Kurt, Mustafa Budak, Ali Kabasakal, Hasan Çağrı Yıldırım, Ahmet Bayraktar, Salih Fırathan, Murat Genç, Zerrin Akın, C.U., Harun Bayrak, Arif Işık, Halil İbrahim Demir, Mahmut Doğan, Soner Meral, Mehmet Mersin, Talat Gültekin, Burhan Özdemir, Nizamettin Tunçer, Mustafa Demir, Halil Şahin, İhsan Özçelik, Ahmet Nergiz, Olcay Abay, Nour Agha, Ahmet Gürleyen ve ismini öğrenemediğimiz bir işçi…