Bartın’ın Amasra ilçesinde 42 madencinin iş cinayetinde hayatını kaybetmesi sonrasında ‘Meydana gelen maden kazasının tüm yönleriyle araştırılarak benzer kazaların önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’ çağrısıyla toplantıya katılan Genel Başkanımız Tayfun Görgün, sendikamızın görüş ve önerilerini anlattı.

Görgün,  Bartın Amasra’da madende yaşamını yitiren madencileri anarak başladığı konuşmasında madenlerde artarak devam eden iş cinayetlerinin kader olmadığını bir kez daha belirterek,  “Madenlerden gelen her acı haberin ardından kazaları önlemek için başta TBMM olmak üzere birçok çalışma yapıldı. Yasalar, yönetmelikler çıkarıldı.  “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” , “Gerekli önlemler alınacak”, “ihmal varsa hesap sorulacak” sözlerini duyduk. Ancak işçiler ölmeye devam etti. Kaza sayılarında, can ve mal kayıplarımızda bir azalma olmadı” dedi.

2013’te Zonguldak/Kozlu’da 8 işçinin ölümünden sorumlu bulunan kişinin, Türkiye Taş Kömürü Kurumu Genel Müdürü olarak atanması, İSİG tedbirlerinin yürürlük tarihinin defalarca ertelenmesi gibi uygulamaların maden facialarının sürmesine devam ettiğini belirten Görgün, “Ülkemizde madenciliğin, insani ve çevresel normlar temel alınarak daha güvenli ve etkin yapılabilmesi için sosyal taraflardan, meslek odalarından ve üniversitelerden alınan görüşlerle evrensel madencilik prensipleri doğrultusunda yapılması sağlanmalıdır” dedi.

Genel Başkanımız Tayfun Görgün’ün Meclis Araştırma Komisyonu toplantısında yaptığı konuşmanın tamamı ise şöyle:

Sayın Başkan, Sayın Üyeler,

Soma, Ermenek, Kilimli, Elbistan, Küre, Şırnak, Karaman, Mustafakemalpaşa, Şirvan, Kozlu’da yüzlerce maden işçisinin ölümüne şahit olduk.  Son olarak Bartın Amasra’da 42 maden işçisini toprağa verdik. Madenlerden gelen her acı haberin ardından kazaları önlemek için başta TBMM olmak üzere bir çok çalışma yapıldı. Yasalar, yönetmelikler çıkarıldı.  “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” , “Gerekli önlemler alınacak”, “ihmal varsa hesap sorulacak” sözlerini duyduk. Ancak işçiler ölmeye devam etti. Kaza sayılarında, can ve mal kayıplarımızda bir azalma olmadı.

Tarihin en büyük iş cinayeti olan Soma’da bile tek tutuklu kalmadı. Tek bir idareci görevden alınmadı, tek bir sorumlu bile istifa etmediği gibi 2013’te Zonguldak/Kozlu’da 8 işçinin ölümünden sorumlu bulunan kişinin, Türkiye Taş Kömürü Kurumu Genel Müdürü olarak atanması, İSİG tedbirlerinin yürürlük tarihlerinin defalarca ertelenmesi gibi uygulamalar maden facialarını önlemede caydırıcı olmayacağını takdirlerinize sunarız.

Can kayıplarını önlemek için sektörde planlama, eğitim, mevzuat ve denetimlerin ne kadar önemli olduğu bilinmektedir. Bu alanlardaki tüm mevzuat boşluğunun yanında uygulamanın da ele alınmasına ihtiyaç vardır.

DENETİM

  1. İç denetim:

Bilindiği gibi İSG uzmanı tarafından yapılan İç denetim maaş ve ücretler bakımından tamamen işverene bağımlıdır. Bu nedenle işletme içi denetimler objektif olamamakta, işlevli olamamaktadır. Bu konuda önerimiz, kamu gözetiminde kurulacak -İSG uzmanlarının özlük hakları korunarak- özgürce denetim yapacakları ve ücretlerinin işveren primleriyle oluşan bir fondan karşılanması için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasıdır.

  • Dış denetim:

ÇSGB, MİGEM, Enerji Bakanlığı müfettişleri tarafından yapılan dış denetim görevindeki müfettişler ise metanlı, yangınlı bu sahalarla ilgili deneyim ve tecrübe konusunda eğitim almış, yetişmiş değillerdir. Ve sektörün denetlenmesi için sayıları yetersizdir. Zira Uludağ Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi İş Sağlığı ve Güvenliği Koordinatörü  Prof. Dr. Kayıhan Pala’nın,  ILO verilerinden oluşan ILO işyerlerine yapılan iş teftiş ziyareti istatistikleri çalışmasında, Türkiye’de 2010 yılında 46 bin 969 işyeri teftişi yapılırken bu sayının 2019 yılında 9 bin 170’e düştüğünün belirtilmesi durumun vahameti açısından çok önemlidir.  

Kayıhan PALA Hocamızın, “Türkiye’de iş teftiş ziyaretlerinin sayısı ILO istatistiklerine göre yıllar içerisinde dramatik olarak azalmış. Neden? 2019’da bizde 9 bin 170 olan yıllık iş teftiş ziyareti sayısı Almanya’da 505 bin 90 dır.  Risk etmenleri saptanmadan, izlenmeden ve denetlenmeden iş kazaları önlenemez!” tespiti, konuya dair bizim de kaygı ve uyarılarımızla uyuşmaktadır. 

  • Sayıştay denetimi

En son kamu işletmesi olan Bartın Amasra’da faaliyette bulunan maden ocağında 42 işçimizin ölümü ile sonuçlanan faciada Sayıştay raporunun göz ardı edilmesi, madenlerde gerçekleşen işçi ölümlerinin ne denli önemsenmediğini ortaya koymaktadır. Eğer Sayıştay raporunda belirtilen eksiklikler tamamlanmış ve uyarılar ciddiye alınmış olsa bu facianın önüne geçilebilecekti.

Özelleştirme

Yapılan özelleştirmelerle havzalardaki madenler işletmelere parçalanarak üretime ilişkin bilgiler, kayıtlar, arşiv, risk değerlendirmesi, güvenlik tedbirleri, yatırımlar ve personel gibi konular havza bütünlüğünden çıkarak şirket ölçeğine daralmış ve parçalanmıştır.  Böylece kamunun havza bütünlüğü bazındaki görece madencilik prensiplerine uygun üretim ve denetim etkinliği zayıflamıştır. Türkiye’de madenlerde yaşanan ölümlü iş kazalarının en önemli sebeplerinden birisi de madenlerin özelleştirilmiş olmasına uygun bir üretim ve denetleme bütünlüğünün parçalanmış olmasıdır. 1980’li yıllarda Türkiye madenciliğinin yüzde 86’sı kamunun elindeydi. Yani büyük oranda madencilik kamu işletmeleri eliyle yapılıyordu. Madenini bulunup, pazarlamaya kadar geçen süreçleri devlet yapıyordu. Ancak madenin bulunmasın, işlemesine ve pazarlamasına kadar olan süreçlerin hepsi birer birer özelleştirildi. Parçalandı ve ipin ucu kaçtı.

Böyle olunca kamu sektöründeki gibi bir uygulama özel sektörde yapılmaz hale geldi. Çünkü özel sektörün değer verdiği en önemli şey kar etmektir. Bu nedenle üretim maliyetleri aşağı çekilerek, en yüksek kar elde edilmek istenmektedir. Böylece özel sektörde işçi sağlığı ve iş güvenliğini üretim maliyetleri arasında görüldüğü için yeteri oranda gerekli tedbirler alınmamaktadır.

Dünyada şöyle bir şey vardır; her ne kadar özelleştirme olsa da denetlemeyi devlet kendi eliyle yapar, kontrol altında tutar. Ancak Türkiye’de denetleme olayı yetersiz. Bu nedenle bir anca önce denetimlerin gerçek anlamda yapılması, görülen eksiklerin giderilmesi, sendikalaşmanın önünü açılması ve iş sağlığı ile güvenliği önlemlerini yeteri düzeyde alınmasını talep ediyoruz.

Kamunun elindeki maden sahaları kiralama yöntemi ile ucuz ve güvencesiz, temel madencilik eğitimlerini dahi almamış kalifiye olmayan işçilerin çalıştırılmasına yol açmıştır. Rödevans ile işletilen madenlerde özel sektör şirketleri rödevans süresince en az maliyetle en hızlı ve ençok üreterek en yüksek kazancı elde etmeye çalışmaktadır. Bu konuda asıl işveren sorumluluğu bulunan kamu otoritesinin denetim ve sorumluluğunu azaltmış olması facialara dönüşen kazalara yol açmaktadır. 

Madenlerde kanun dışı uygulamalar devam etmektedir:

Facia, ölümler ve hak ihlallerinde önemli bir konuda işçilerin hukuk ve adalete erişmesinin önündeki (maddi külfet, uzun süre, bürokratik mevzuat vb.) zorlukların ve engellerin yumuşatılması ve serbestleşmesine olan ihtiyaç karşılanmamıştır. Hak ihlallerinde ve yasaların çiğnenmesinde işçilerin adalete erişim mekanizmalarında kapsamlı sorunlar vardır. Adalete erişim konusunda ihlallerin ve güçlüklerin ortadan kaldırılması için düzenlemeye ihtiyaç vardır. İşverenler işçilerin adalete ulaşıp sonuç almasını engellemek veya geciktirmek için, tutanak, kayıt sistemi, evrak kayıt, muhasebe ve personel evrakları, işçilere verilmesi zorunlu belgeler, bildirimler vb. alanlarda tahrifat, hileli belge benzeri uygulamalarına devam etmektedir.

Denetlemeler tamamlanıp ocaklar güvenli hale getirilene kadar işçilerin çalışmaya zorlanamayacağı, işten atılmayacağı, maaş ve ücretlerinin teminat altında olacağı devletin en üst düzey yetkilileri tarafından söz verilmesine rağmen hem bu hususlar hem de diğer genel yasalar işletmeler tarafından açıkça ve ısrarla ihlal edilmeye devam edilmektedir.

Taleplerimiz:

  • Ülkemizde madenciliğin insani ve çevresel normlar temel alınarak daha güvenli ve etkin yapılabilmesi için sosyal taraflardan, meslek odalarından ve üniversitelerden alınan görüşlerle ulusal madencilik politikasının temel çerçevesi güncelleştirilip, madenciliğin evrensel temel madencilik prensipleri doğrultusunda yapılması sağlanmalıdır.
  • Kontrolsüz veya muvazaalı taşeron uygulaması kaldırılmalı, kiralama ve hizmet alımı standartları yasal değişiklikler yapılarak –kiralayanın da asıl işveren olarak sorumluluğu dahil olmak üzere- bu konuda uyulması gereken kurallar ve üretim süreçlerindeki planlama ve çalışanların kalifiye veya bu işte çalışacak mesleki eğitim süreçlerini tamamlamaları sonrası işbaşı yapmalarını sağlamak da dahil olmak üzere tüm bunları karşılayacak bir yönetmelikle tekrar düzenlenmelidir.
  • Denetim sürecinde sendika ve konfederasyonlar, TMMOB ve Maden Mühendisleri Odası ile TTB  denetim mekanizmasının işleyişinde, denetlemede yer almalı, sonuçları TBMM, hükümetler ve kamuoyuna düzenli raporlayan etkili pozisyon sağlaması mevzuata dahil edilmelidir.
  • Denetimlerin ve sonuçlarının şeffaflığı ve işçiler ile kamuoyunca ulaşılırlığı garanti altına alınmalıdır.
  • Meslek hastalıklarını ölçüp, değerlendiren ve tedavi eden sağlık birimleri ve mevzuat desteği ile önlenmesine ilişkin mekanizmalar tamamlanmalıdır.
  • ISG mekanizmalarında yer alan işçilerin eğitim, izin ve iş güvenceleri yasal olarak güçlendirilmelidir.
  • Ekipman direktifi tamamen patlayıcı atmosferlerde kullanılan koruma sistemleri başta olmak üzere tüm üretim süreçlerindeki riskli durumda olan personele yönelik güvenlik ve koruma önlemlerinin yer alacağı hizmet içi eğitimlerin konunun uzmanlarınca periyodik olarak verilmesi sağlanmalıdır.
  • MİGEM, ÇSGB ve Enerji Bakanlığının, metanlı ve yangınlı ocaklarda güvenliği sağlayacak etkin denetim ve bu konuda gerekli eğitimi periyodik aralıklarla sağlayacak yetkin uzman bulundurması sağlanmalıdır.
  • Enerji Bakanlığımız hem madencilik ve enerji kaynaklarımızdan gelen ve hem de asıl ve üst işveren olarak sorumluluklarını yerine getirirken en ucuz ve en çok üretime odaklanmak yerine çevresel, insani normlar ve mevzuatın uygulanmasını takip ve kontrolünde kamu ve ülke yararına odaklanma görevi kuvvetlendirilmelidir.
  • Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın etkili ve yeter sayıda denetim yapması sağlanmalı, iş müfettişlerinin ve denetim uzmanlarının sayıları artırılarak, maden işyerlerindeki denetim periyotları yeter düzeye çıkarılmalıdır.
  • Yeraltında çalışanların günlük 6 saat, (4 vardiya) olarak çalıştırılmaları konusu gündeme alınmalıdır.  
  • Madenlerde emeklilik yaşı ve haftalık çalışma saatleri ile ilgili yasal düzenlemeler işçi sendikalarının talepleri ve günün şartları doğrultusunda iyileştirilmelidir.
  • Tüm maden işçilerinin resmi tatil ve yıllık izinlerin yer altı sigortasından işlem görmesi sağlanmalıdır.
  • Madenlerde çalışmaların ağır, tehlikeli ve çok riskli çalışmalar olduğundan bahisle işçilerin ek tazminatla çalıştırılması sağlanmalıdır.
  • Madenlerde iş güvenliği konusunda yapılan tüm çalışmaların işverenlerce, en başta işçi temsilcilerine ve işçilerin üyesi olduğu sendikaya periyodik aralıklarla açık olmalıdır.
  • Meslek hastalıklarını çeşitli periyotlarla ölçüp, değerlendiren ve tedavi eden sağlık birimleri oluşturulmalı ve bu konuda uzmanlaşan hekimlerin yer aldığı bölümler maden sahalarının yoğunlaştığı yerlerde uygulamaya geçilmelidir.