Madencilik insanlığa tüm toplum evrelerinde değişim ve yenilenme sağlamış, yeniçağların başlamasında rol oynamıştır. İnsanlığın binlerce yıllık gelişiminde yalnızca bir üretim faaliyeti olarak değil, yükselen tüm uygarlıkların geçmişinde belirleyici bir güç olmuştur.
Madencilik, doğası gereği içerdiği riskler nedeni ile özellik arz eden, bilgi, deneyim, uzmanlık ve sürekli denetimi gerektiren dünyanın en ağır ve tehlikeli işkollarından birisidir. Söz konusu bilgi, deneyim ve uzmanlık, uzun yıllar hatta nesiller gerektirmektedir.
Sanayi Devrimi’nde kömür ve demir nasıl üretim çarklarını döndürdüyse, bugün de telefonlardan bilgisayarlara, otomobillerden binalara kadar modern hayatın tüm alanları madenlere ve madenlerden sağlanan teknolojiye dayanmaktadır.
Sanayi devrimi sonrası yeni teknolojik dönemde, dijitalleşme ve karbon-nötr büyüme hedefleri, nadir toprak elementlerini (NTE) modern dünyanın en stratejik ham maddelerinden biri haline getirmiştir. Enerji sektöründe, akıllı telefonlar, rüzgâr türbinleri, elektrikli araç motorları, LCD ekranlar, enerji tasarruflu aydınlatmalar, hoparlörler, nano filtreler ve bellek aygıtları, güç dönüştürücüler, optik saatler, füzyon enerjisi kullanımı, savunma ve sağlıktabirçok yeni teknoloji için yaşamsal önemde olan, yüksek sıcaklığa, aşınmaya, korozyona karşı dirençli ileri teknolojik malzeme üretiminde çok farklı sektörlerde kullanılmaları nedeniyle yeni dönemde madencilikte stratejik öneme sahip elementler olarak yer almaktadır.
Bu stratejik arenada Çin, küresel NTE cevher üretiminin %61’ini ve rafinaj kapasitesinin %92’sini kontrol ederek baskın bir konumda. ABD ise NTE ihtiyacının büyük bir kısmını ithalatla karşılamakta, özellikle ağır NTE’lerde dışa bağımlılığı sürmekte. Bu durum, ABD’nin savunma sanayisi ve teknolojik gelişimi için önemli riskler barındırıyor. Yeni tedarik kaynakları arayışında Ukrayna ve Grönland gibi bölgeler öne çıkarken, Türkiye de Eskişehir/Beylikova’da bulunan 694 milyon tonluk devasa rezerviyle Çin’in ardından dünyanın en büyük ikinci NTE sahasına sahip ülke konumundadır.
Bu stratejik özelliğe sahip NTE’nin bir bütün olarak kamu eliyle işletilmesi gerekmektedir. Böylece değişik yerlerde bulunan rezervlerin ekonomik işletilmesi mümkün olacaktır. NTE’nin üretilmesi bor madeni gibi Eti Maden tekeline bırakılmalıdır. Bor madenlerine ilave olarak, Eti Maden’in; özel sektörün bulunmadığı ve özel sektör eliyle işletmecilik yapılması mümkün olmayan Lityum, Toryum, Uranyum ve NTE alanlarında uzmanlaşması ülkemiz yararına olacaktır.
Madenler yalnızca ekonomik bir değer değil, aynı zamanda ülkenin bağımsızlığı ve kalkınması için stratejik bir güvence niteliği taşımaktadır. Doğal kaynaklarımız milyonlarca yılda oluşmuş, yerine konulması imkânsız varlıklardır. Onların işletilmesi; planlama, bilim, mühendislik ve kamu yararını esas alan politikalarla mümkündür. Bu politika da; tüm bu kaynakların yabancı tekellere ya da kısa vadeli kâr hesabı yapan sermaye gruplarına değil kamu yararına kullanımının sağlanmasıdır.
Son 25 yıldır kamuda özelleştirmelerle istihdam küçüldü, üretim artmadı; sendikasızlaşma geriledi ve azaldı, ücretler ve sosyal haklar geriledi, iş güvencesi kalktı. Özelleştirme ile devralınan kamu Maden işletmelerine yeni yatırımlar yapılmadı, neredeyse bir tek çivi çakılmadı. Buna karşılık sektördeki maden facia ve iş cinayetleri arttı. Örneğin Soma‘da ki Torku‘nun 600 milyon $’a aldığı termik santral işletmesinin kamu kuruluşu olan T.K.İ.ne ödemeyen kömürden borcu 460 milyon $’a ulaşmıştır. Özelleştirme sonrasında Soma‘daki özel sektör işletmeleri yeni yatırım yapmadığı için değerli aldıkları tesisler köhnemiş, eskimiş, yeni yatırım yapmadığı için verimlilik düşmüştür. Ve nihayetinde üretimden düşen bu işletmelerde binlerce işçi işsizliğe mahkûm olmuştur. Özelleşmelerden sonra aradan geçen on yıllarda madenciliğin gayrisafi milli hasıladaki yeri maalesef artmamıştır.
Faaliyet alanının daraltılması ile iktisadi etkinlik ve verimliliğin sağlanacağı söyleminin madencilik sektörüne yansımasının sonucu, kamu madencilik kuruluşlarının özelleştirilmesi, maden sahalarının rödovans ile şirketlere devredilmesi ve sonucu kamu yararı değil bir avuç şirketin daha fazla kar ederek büyümesine, çalışanların ise düşük ücret ve kötü çalışma koşullarına mahkûm edilmesine neden olmuştur. Madencilik sektöründe özelleştirme ve özelleştirmeye yönelik olarak yapılan devir, rödovans ve benzeri çalışmaların hiçbirisinden olumlu bir sonuç alınamamış, madencilik sektörü giderek küçülmüş, buna karşın sektördeki maden faciaları ve iş cinayetleri artmıştır.
Türkiye’nin enerji alanındaki diğer en önemli sorunu enerji kaynaklarının yetersizliği değil; yanlış politikalar, plansız yatırımlar ve parçalı yönetim anlayışıdır. Bugün enerji üretiminde değil, enerjinin nasıl planlandığında ve kimlerin çıkarına göre yönlendirildiğinde büyük bir kriz yaşanmaktadır. Halkın ödediği ağır faturalar, artan dışa bağımlılık ve çevreyi tahrip eden projeler, bu plansızlığın doğrudan sonucudur. Enerji, bir lüks değil, her yurttaşın eşit ve ücretsiz erişmesi gereken temel bir haktır. Dolayısıyla devletin asli sorumluluğu; enerji üretimini ve tüketimini kamusal yarar, verimlilik ve sürdürülebilirlik temelinde planlamak, halkın hakkını sermaye çıkarlarına karşı korumaktır.
Ekonomide derinleşen kriz, özellikle işçi sınıfı, emekliler, küçük esnaf, tarım ve hayvancılık kesimleri başta olmak üzere geniş toplum kesimlerini ağır biçimde etkilemektedir. İşsizlik her geçen gün artmakta, milyonlarca emekçi güvencesizliğe ve açlık sınırının altındaki ücretlere mahkûm edilmektedir. İşyerlerinde daralmalar, kapanmalar ve iflaslar yaygınlaşırken, işverenler bu koşulları fırsata çevirmekte; işçilerin haklarını gasp eden uygulamalar çoğalmaktadır.
Kıdem tazminatı ve işsizlik sigortası fonu gibi işçilerin alın teriyle oluşturduğu haklar, sürekli olarak işverenlere kaynak aktarmanın aracı haline getirilmekte; işçiler için güvence olan bu haklar ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Temel tüketim ürünleri, enerji, barınma ve ulaşım giderlerine yapılan yüksek oranlı zamlar karşısında maaş artışları yetersiz kalmakta, işçiler ve yurttaşlar her geçen gün daha ağır bir geçim mücadelesi vermektedir.
Maden işçileri ise bu sorunların yanı sıra kendi alanlarına özgü ağır risklerle karşı karşıya kalmaktadır. İşe başlama ve bitiş süreçlerinde; servis, havalandırma ve üretim ortamlarında gerekli işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri yetersiz kalmaktadır. Ağır ve tehlikeli risk kolunda olan işkolumuzda rutin aralıklarla yapılması gereken sağlık kontrolleri ve meslek hastalığını önleyici tedbirler için üretim süreçlerinde etkili düzenlemelerin yapılmadığı da bilinen bir gerçekliktir. Yine olası bir kaza anı veya sonucunda acil müdahalede bulunulacak donanımlı sağlık kuruluşlarına olan erişim ihtiyacı ise karşılamak bir yana yetersizlik ya da uzaklık bakımından işçi sağlığını tehdit edici bir unsur olarak yerini korumaktadır.
Bugün Türkiye’de madencilik sektörünün gelişiminin önündeki en büyük engel, yalnızca yetersiz mevzuat değil; uzun vadeli planlamayı yok sayan, bilimi üretime entegre etmeyen, sanayileşme ve teknoloji geliştirme hedefinden uzak politikalar madenciliği körelten temel sebeplerdir. Üretime dayalı bir kalkınma anlayışının terk edilmesi, planlama disiplininin rafa kaldırılması ve yolsuzlukla birleşen yönetim zafiyetleri, ülkenin kaynaklarını atıl hale getirmiştir.
Bir yandan ülkemiz madencilik kuruluşlarındaki mevcut birikimin reddedilerek, madencilik üretimlerinin yetersiz, donanımsız ve deneyimsiz kişi ve kuruluşlara bırakılması, bu yapılırken diğer yandan kamusal denetimin iyice gevşetilmesi; maden havzaları ve işletmelerin kendi içinde bölünmesi ve taşeronlaştırılması ile beraber işçilerin sendikasızlaştırılması sağlanmış, güvenceden yoksunluk, niteliksiz ucuz işgücünün tercih edilmesi ile beraber daha fazla kar için üretim zorlaması ile kitlesel iş cinayetlerine davetiye çıkarılmıştır.
3213 sayılı Maden Kanunu`nun 3 üncü maddesinde “Daimi Nezaretçi: İşletmede daimi olarak istihdam edilen maden mühendisini” ifade eder şeklinde tanımlamıştır. Kanunun “Daimi nezaret ve teknik eleman” başlıklı 31 inci maddesine göre;
“Kaynak tuzlaları hariç olmak üzere maden ruhsat sahalarındaki işletme faaliyetleri, maden mühendisi nezaretinde yapılır. Maden ruhsat sahalarındaki işletme faaliyetlerinde asgari bir maden mühendisi daimi olmak üzere, işletme tekniği, büyüklüğü ve yapısal durumu göz önüne alınarak diğer meslek disiplinlerinden mühendis istihdam edilmesi zorunludur. Daimi nezaretçi ile vardiyalı çalışan işletmelerde işletmenin büyüklüğü ve niteliği esas alınarak her vardiyada zorunlu olarak istihdam edilecek maden mühendisi ve görevlendirilecek diğer mühendislerin görev, yetki ve sorumlulukları, atanma usul ve esasları, eğitimi, çalışma usul ve esasları Bakanlıkça yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.” denilmektedir.
Eski uygulamada Fenni Nezaretçi’nin yerini alan Daimi Nezaretçi müessesesi, maden mühendislerini aynı zamanda İSG görevi yüklenilmesine rağmen düşük ücretle çalıştırılmaları, ücretlerini işverenden aldıkları için çalıştıkları maden denetimini objektif yapamayacağı sermayenin kar hırsına yenilecekleri açıktır. Beklenen ihtiyaca karşılık vermemesi nedeniyle Danıştay’a başvurularak iptali sağlanmıştır. Çok önemli bir müessese olan Daimi Nezaretçi müessesesinin yeniden düzenlenmesi, ihtiyaç olunan düzenlemelerin de yapılarak madenlerdeki i iş cinayetlerinde dünya sıralamasının ün üst sıralarında yer alan olan ülkemiz adına olumlu bir adım olacaktır.
Maden işletmelerinin üretim faaliyetinde işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanı, yeterli sayıda mühendis ve teknik elamanın daimi istihdamı gerekirken, birçok işletme bunu maliyet artırıcı olarak görüyor ve yalnızca düşük ücret verebilmek için deneyim ve birikimi es geçmekte bu da yeni maden facialarına ve iş cinayetlerine davetiye çıkarmaktadır. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) önlemlerinin bilerek ihmal edildiği bir üretim rejiminde; teknik altyapı yetersizliği, bilimsel deneyim ve uzmanlaşmanın göz ardı edildiği, bunlara bir de kamusal denetimin ve yaptırımın yetersizliği eklenince facialar ve iş cinayetleri birbiri ardına gelmeye başlamıştır.
Yüksek risk taşıyan madencilik işkolunda kuralsız ve denetimsiz çalışan, mühendislik bilim ve tekniğinden uzak, gözetim ve denetiminin yetersiz olduğu koşulların bilerek tercih edilmesi, yoğun sömürü ile doğrudan ilişkilidir. Maksimum kârı elde etmek için en hızlı en acımasız üretim süreçlerini yaşama geçirme konusunda hiç tereddüt edilmemektedir. Bu siyasal ve ekonomik tercihle birlikte, hazırlık, üretim, nakliye, aydınlatma, havalandırma gibi sistemler bütünsellikten koparılmış ve dolayısıyla işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin sistemli ve koordineli uygulaması da ortadan kaldırılmıştır.
Kamu madenciliği ve kamu denetiminde yürütülen rodövans, taşeron ve özel sektör madencilik faaliyetlerindeki sakıncalar yıllardır dile getirilmiş; Yeraltı ve Yerüstü Maden İşletmelerinde Proje Denetimi Değerlendirme Raporu (2005), Devlet Denetleme Raporu (2011) ve devamında 2019 Sayıştay Raporu başta olmak üzere bu raporlarda çeşitli olumsuzluklar ve eksiklikler tespit edilmiş, facia ve iş cinayetlerinin önlenmesi konusunda öneriler raporlar kamuoyuyla paylaşılmasına rağmen adı geçen raporlarda ifade edilen tespit ve öneriler kamu dikkate alınmamış, madencilik bilgi ve deneyimi bilerek isteyerek göz ardı edilmiştir.
Tüm bunların sonucunda; iş cinayetleri durmaksızın artarak sürmekte, İSG önlem ve tedbirleri işverenlerce maliyet artışına sebep olunduğu için görmezden gelinmekte ve savuşturulmaktadır. Maden işletmelerinin çoğunluğunca işçilerin insanca çalışıp yaşayacakları tüm hak arayışları baskı ve şiddetle engellenmektedir. Kırsal bölgelerde çalışan maden işçilerinin sendikal örgütlenme oranı düşük olduğundan, işverenler karşısında daha da savunmasız kalmaktadırlar.
Ülkemizde işçinin anayasal hakkı olan sendikalaşma hâlâ işverenler ve siyasi iktidar tarafından “tehdit” olarak görülmekte, sendikal mevzuat toplu sözleşme ve grev hakkını baskılamak üzerine inşa edilmektedir. 1982 Anayasası ve ona bağlı yasalar özünde değişmemiş; sendikal hakları engelleyen yapısını korumuştur. Buna rağmen sendikamız, örgütlenme, eğitim ve hak ihlallerini engelleme mücadelesini zorluklara rağmen sürdürmektedir. Nice engelleme ve baskıya karşı örgütlenen işyerlerinde ise işverenlerin yetki itirazları keyfi bir şekilde kullanılmakta, itiraz süreleri uzatılarak işçinin toplu sözleşme hakkına kavuşması ortadan kaldırılmak ve işçinin sendikasızlaştırması için bir araç olarak kullanılmaktadır.
Sendikamız DİSK/Dev. Maden- Sen büyük bir kararlılıkla yürüttüğü örgütlenme faaliyetleriyle madencilik işkolunda barajı aşmayı başarmış ve gittikçe büyüyen üye sayısıyla maden işçilerinin gerçek umudu haline gelmiştir. Bugün birçok işyerinde toplu sözleşme imzalayarak üyelerimizin ücretlerini, sosyal haklarını ve iş güvencelerini ileriye taşımış olmanın gururunu yaşıyoruz.
Dayanışmanın ve mücadelenin simgesi olan Konfederasyonumuz DİSK’in yol göstericiliği ve maden işçilerinin sarsılmaz iradesiyle sendikamız, emeğin onurlu yürüyüşünde emin adımlarla ilerlemektedir. Büyük özveriyle görev yapan tüm sendikal kadrolarımıza teşekkür ederiz.
ÇALIŞMALARIMIZ:
Örgütlenme
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2025 Temmuz ayı işkolu istatistiklerine göre, Madencilik ve taş ocakları işkolunda çalışan 211 bin kişiden yalnızca yüzde 20’si sendikalıdır.
En tehlikeli ve riskli işkolu olan ve aynı zamanda karlılıkta rekor kıran madencilik ve taş ocakları işkolunda madenlerde canları pahasına çalışmak zorunda bırakılan işçilerin sendikalaşmanın bu denli düşük olması asla kabullenilemez.
Anayasanın ve kanunların verdiği hak olan işçinin hakkı olan sendikalaşması çoğu kez işverenler tarafından işçinin işinde atılma tehdidi ile baskı ve engellemeye tabi tutulması, yetki alınan işyerlerinde işverenlerin caydırıcılığı olmayan yaptırımlar sonucu sendikalaşmayı sekteye uğratan itiraz alışkanlıkları ve yüksek olan işkolu, işletme ve işyeri barajları ve yüzünden bu sayının düşük olma nedenleridir.
Dev. Maden-Sen tüm bu engellemelere ve önüne çıkarılan güçlüklere rağmen 4 dönemdir üye sayısını da artırarak işkolu barajını aşarak, maden işçisinin insan oluruna yakışır bir ücret ve sosyal haklar ile güvenli çalışma ve güvenceli gelecek umudunu büyütmeye devam etmektedir.
Sendikamız, örgütlenmesinde birlik, mücadele ve dayanışmayla işçinin kendi geleceği için verdiği mücadeleye iç içe geçen sendikal anlayışıyla örgütlenmenin her kademesinde öznenin işçi olduğu ilkesiyle örgütlenme çalışmalarını sürdürmektedir.
Sendikamız kuruluşu gereği, İşçiyi sermayenin insafına bırakmayan, işyerlerinde uğradığı hukuksuzluklara karşı sürdürdüğü mücadeleyi kamuoyuna mal ederek, emek düşmanı sermayeye karşı asla boyun eğmemiştir. Dev. Maden-Sen, sermayenin var olan hukuku da hiçe sayarak işçiyi kölelik koşullarında karın tokluğuna çalıştırmasına karşı gerektiğinde üretimden gelen direnişçi gücünü de kullanmayı göz ardı etmeyen maden işçilerinin birleşik gücüdür.
Konfederasyonumuz DİSK’in mücadeleci geleneği ile bütünleştirdiği örgütlenme kadrolarıyla ve arasına yeni katılan onurlu maden işçileri ile örgütlenme çalışmalarına iğneyle kuyu kazarcasına inat ve kararlılıkla devam etmektedir.
Toplu İş Sözleşmesi
Madenlerde bir sendikaya üye olup işyerinde yeterli yetki sayısına ulaşamayanlar ve yetki sayısını sağlamış ancak maden işverenlerinin alışılageldik yetki itirazları ile davaları süren işyerleri de göz önünü alındığında imzalanabilen toplu sözleşmelerin kapsadığı oranın da oldukça düşük olduğu ortadadır. Bu konuda gözlerini karatan kimi maden işverenlerinin kanunu da hiçe sayan sendika karşıtı tutumlarına karşı idari cezalar ise oldukça yetersizdir.
İşyerlerinin kendi içinde bölünmesi ile taşeron çalışmanın yaygınlaştığı işyerlerinde aynı işi yapmalarına rağmen farklı ücret ve çalışma koşullarında işçilerin çalıştırılması karşısında, toplu iş sözleşmesi yapmanın ne kadar zorlu bir süreç olduğunu göstermektedir.
İlk kez sendikalı olmuş işçilerin işyerleri başta olmak üzere birçok işyerinde yetkili sendika hakkı kazanarak bunu toplu iş sözleşmesine dönüştürmüştür. İşverenlerin itiraz ettiği işyerleri de içerisinde olmak üzere verdiği hukuk mücadelesiyle işçinin mücadelesini kazanımla sonuçlandırmıştır.
Kapalı kapılar arkasında imzalanan toplu iş sözleşmelerinin satış sözleşmesi olduğunu belirten Dev. Maden-Sen, toplu sözleşme görüşmelerini işyerlerinde seçim yaparak, tüm üyelerin katılımı ile oluşturulan TİS taslağını seçilen temsilciler eliyle sürdürmektedir. Toplu iş sözleşmesinin her aşamasında üzerinde anlaşılan tüm maddeler onaylanmakta, üzerinde anlaşılmayan tüm maddeler ise işyerinde üyelerin önüne getirilerek çıkan görüş doğrultusunda tekrar onaya sunulmaktadır.
Dev. Maden-Sen, sözün, kararın, yetkinin sadece üyede olduğu toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin her aşamasında sendikamız üyelerinin belirttiği görüşle hareket etmeyi sendikal bir prensip ilkesi olarak benimsemektedir.
Eğitim
Sendikal örgütlenme başlanan işyerlerinde üyelerimize broşür, el ilanı ve kitapçıklarla başlayan yüz yüze görüşmelerde eğitimler dijital materyallerle devam etmekte, örgütlenme uzmanlarımız tarafından üyenin temel hakları başta olmak üzere, sendikal güvence ve işyerinde ve yaşam alanlarında karşılaşılan tüm sorunlara ilişkin temel bilgi aktarımı sağlanmaktadır.
Temsilci eğitimleri ile programlanan eğitimlerde ise temsilcilerimize, temsilcilik başta olmak üzere sendikal haklar, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile işyerinde karşılaşılan sorunlara ilişkin eğitimler verilmekte, bu sayede temsilcilerimizin ulusal ve uluslararası sendikal harekete ilişkin aktarımlar yapılarak sınıf bilinciyle donanmaları sağlanmıştır.
Planladığımız eğitimler; DİSK’in ve Dev. Maden-Sen uzmanları ve alanlarında uzman hekim, hukukçu, mühendis ve akademisyenlerden oluşan bir grup tarafından verilmektedir. Dünyada ve Türkiye’de işçi sınıfının mücadele süreçlerinin anlatıldığı eğitimlerde; temel işçi eğitimi, işçi sağlığı ve iş güvenliği, iş hukuku ve işkolunun sorunlarına ilişkin karşılıklı görüş alışverişinde bulunulmaktadır.
Türkiye’nin birçok ilinde sürdürülen eğitimlerde, yüzlerce maden işçisine düzenli eğitimler verilmiş, özellikle de işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda eğitimlere önem verilerek ülkemizde sayısı gittikçe artan iş cinayetlerinin önüne geçilmesi hedeflenmiştir.
İLO Türkiye Temsilciliği ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile işbirliği yapılarak gerçekleştirdiğimiz etkinliklerde ise İSG eğitimleri verilerek, çalışma yaşamında maruz kalınan riskler başta olmak üzere işyerlerinde karşılaşılan çalışma koşullarının sağlıklı ve güvenlikli hale getirilmesine ilişkin üyelerimizin bilgilendirilmesi sağlanmıştır.
Hukuk
Sendikalaşmanın Anayasal ve kanunsal bir hak olduğu, bu hakkın işten çıkarma, baskı ve mobing gibi işveren eylemliliği ile engellenmesi karşısında gerçekleştirdiğimiz suç duyuruları, işe iade ve sendikal tazminat davaları ile karşılık verilerek mağduriyetlerin giderilmesinde kazanımlar sağlanmış, onlarca işyerinde işçilerin yalnız olmadığı bilinci perçinlenmiştir.
Yine işverenin sendikal örgütlenmeyi engellemek için giriştiği eylemliklerden en alışagelenmiş olan yetki itirazları hızlı bir şekilde hazırlanılarak boşa düşürülmüş, açılan kimi davalar kazanımla sonuçlanmış, takip edilen davalarda ise takibatla devam ettirilmektedir.
Ülkemizde ve işkolumuzda gerçekleşen iş cinayetlerine ilişkin kabul edildiğimiz yerlerde müdahil olarak, müdahil olmadığımız yerlerde ise davaları takip ederek tüm platformlarda canlarını kaybetmiş işçilerin aileleri ile dayanışma gösterilmiş ve buna neden olan tüm sorumluların en ağır cezaya çarptırılmaları için girişimlerde bulunulmuştur.
Basın-Yayın
Sendikamızın web sitesi ve sosyal medya mecralarında yapılan çalışmalarda işçi sınıfını ilgilendiren tüm gelişmeler takip edilerek Dijital platformların etkin kullanımı üzerine eğitimler düzenlenmiş, işçilerin bilgiye erişim ve iletişim becerilerinin güçlendirilmesi sağlanmıştır. Bu eğitimler aracılığıyla işçiler, dijital araçları kullanarak kendi haklarını daha iyi takip edebilmekte ve örgütlenme süreçlerine aktif olarak katılabilmektedir.
İşçi cinayetleri ve iş sağlığı ile ilgili risklerin azaltılmasına yönelik olarak istatistik verilerin toplanması ve analiz edilmesi çalışmaları yürütülmüştür. Bu kapsamda önleyici tedbirlerin belirlenmesi, farkındalık artırıcı eğitimlerin düzenlenmesi ve dava süreçlerine aktif müdahil olunması sağlanmıştır. Böylelikle işçi haklarının korunması ve güvenli çalışma ortamlarının yaratılması hedeflenmiştir.
Çalışma hayatındaki sorunlara dikkat çekmek amacıyla işçilerin düşük ücret, kötü çalışma koşulları, güvencesizlik, mesleki hastalıklar ve işçi sağlığı ve iş güvenliği konularındaki deneyimlerini görselleştiren materyaller hazırlanmış ve röportaj çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalar, işçilerin yaşadıkları sorunları görünür kılarak kamuoyunun ve ilgili kurumların dikkatini çekmeyi amaçlamaktadır.
Gündemdeki emek eksenli konular hakkında makaleler hazırlanmış, çeşitli çalışma koşulları ve direniş süreçleriyle ilgili videolar aracılığıyla yerinde gözlemler yapılmıştır. Bu sayede hem teorik hem de saha temelli bilgi birikimi oluşturulmuştur.
Örgütlenme faaliyetleri kapsamında yürütülen çalışmalar detaylı şekilde kayıt altına alınmış, yapılan etkinlikler ve iletişim faaliyetleri belgelenmiştir. Böylece sendikal faaliyetlerin planlı, şeffaf ve sürdürülebilir bir şekilde yürütülmesi sağlanmıştır.
SENDİKAMIZIN KISA TARİHÇESİ
Sendikamız Dev. Maden-Sen, 1959 yılında MTA (Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü) işçileri ve teknik elemanları tarafından kurulmuştur. İlk yıllarda MTA-İŞ adıyla faaliyet gösteren sendikamız, 1975 yılına kadar 8 bin üyeye ulaşmış ve işyeri sendikası kimliğiyle Türk-İş Konfederasyonu’na bağlı olarak faaliyet göstermiştir, 1975 yılında ise Türk-İş’ten ayrılarak işçi sınıfının mücadeleci örgütü olan DİSK’e katılmıştır. Türk-İş Maden Federasyonunun açtığı dava ile DİSK’e geçiş kongre kararına yürütmeyi durma ile ara verilmiş. 1976 Yılında yapılan olağanüstü Genel Kurul kararıyla DİSK’e geçiş tamamlanmıştır.
Bu adım, sendikamızın yalnızca MTA işyerlerinde değil, ülke çapında tüm madenlerde örgütlenme kararlılığını göstermesinin dönüm noktası olmuştur. Bu süreçte sendikamız, MTA işyerlerinin yanı sıra TKİ, Demir Çelik, Etibank Bor madenleri, Mazıdağı Fosfat, Menka, Rasih İhsan ve çok sayıda özel sektör işyerinde örgütlenerek kısa sürede geniş bir etki alanına kavuşmuştur.
1980 yılına gelindiğinde sendikamız, 15 bin üyesi adına 500 işyerinde Toplu İş Sözleşmesi imzalamış; toplamda 25 bine yaklaşan üyesiyle madencilik sektörünün en güçlü örgütlerinden biri haline gelmiştir. Ancak 12 Eylül 1980 askeri darbesi, tüm emek ve demokrasi güçleri gibi sendikamızı da hedef almış; sıkıyönetim uygulamalarıyla faaliyetlerimiz durdurulmuştur.
Yaklaşık 11 yıl boyunca kayyum tarafından yönetilen sendikamız, 1992 yılında açılan davaların beraatla sonuçlanmasının ardından diğer DİSK sendikalarıyla birlikte yeniden faaliyete başlamıştır. Ancak askeri darbenin ardından yürürlüğe giren anti-demokratik sendikal yasalar, barajlar ve kısıtlamalar, sendikamızın mücadele koşullarını ağırlaştırmıştır.
Buna rağmen Dev. Maden-Sen, tarihinin her döneminde olduğu gibi işçilerin yanında durmuş; eğitim, örgütlenme ve hak mücadelesini kesintisiz sürdürmüştür. Özellikle 1975’ten sonra sendikamızın temel önceliklerinden biri yaygın eğitim faaliyetleri olmuştur. İşçi sağlığı ve iş güvenliği, iş yasaları, çevre sorunları, madencilik politikaları ve ekonomi alanlarında verilen bu eğitimler, üyemiz olsun ya da olmasın tüm maden işçilerine ulaştırılmaya çalışılmıştır.
Sendikamızın örgütlendiği her işyerinde işçilerin ekonomik ve sosyal hakları gelişmiş, meslek hastalıkları azalmış, verimlilik artmış, çalışma barışı sağlanmış ve iş kazaları en aza inmiştir. Bu, sendikal mücadelenin işçilerin yaşamına doğrudan katkısının en açık göstergesidir.
Dev. Maden-Sen, yalnızca kendi üyelerinin haklarını değil, ülkenin sanayileşmesini, örgütlü toplum idealini ve sosyal devletin korunmasını da savunur. Demokrasi, açıklık, katılımcılık ve bağımsızlık ilkeleri, sendikamızın her dönem yol göstericisi olmuştur. İşyerinde, ülkede ve sendikada demokrasiyi ve üyelerinin katılımını savunan Dev. Maden-Sen; siyasi partiler, devlet kurumları ve işverenlerle ilişkilerinde bağımsızlığını koruyarak işçi sınıfının çıkarlarını en önde tutmuştur.
12 Eylül darbesinin getirdiği toplu iş sözleşmesi barajları, grev yasakları ve sendikal haklara yönelik baskılar, aradan geçen 45 yıla rağmen büyük ölçüde devam etmektedir. Taşeron çalıştırmanın ve kayıt dışılığın yoğun olduğu ülkemizde Dev. Maden-Sen, tüm bu engellere rağmen madencilik işkolunda örgütlenmeye, üyeleri adına Toplu İş Sözleşmeleri yapmaya ve işçilerin haklarını savunmaya kararlılıkla devam etmektedir.
Sendikamızın Genel Merkezi Ankara’da, Sıhhiye Sezenler Caddesi No: 2/9 adresindedir.
İletişim bilgilerimiz:
Tel: (0312) 434 52 82 – 434 44 83
Faks: (0312) 434 13 38
DEV MADEN SEN
DENETİM KURULU’NUN DENETİM RAPORU
Kurulumuz, Dev Maden Sen’in 26.09.2021 tarihinde yapılan (DEV.MADEN-SEN) Türkiye Devrimci Maden Arama ve İşletme İşçileri Sendikası’nın 18. Olağan Genel Kurulu organ seçimlerinde göreve getirildi. Ana Tüzüğün 20. Maddesi hükmü gereğince görev bölümü ile ilgili toplantısına 01.04.2022 tarihinde Dev. Maden- Sen Genel Merkezinde yapıldı.
Yapılan toplantıda görev dağılımı aşağıdaki şekilde belirlenmiştir:
Denetim Kurulu Başkanı Yunis Akbağ
Denetim Kurulu Yazman Mehmet Şerif Yalçın
Denetim Kurulu Üyesi Aydın Tepe
Yukarıda belirtilen görev paylaşımından sonra Denetim Kurulumuz sendikamız ana tüzüğünün 21. Maddesi hükümleri doğrultusunda denetim çalışmalarına başladı.
İNCELEME DEVRESİ
01.07.2024 — 31.12.2024 devresine ilişkin hesap ve faaliyetlerin denetimi 05.01.2025 tarihinde yapılmıştır.
01.07.2024 — 31.12.2024 devresine ilişkin hesap ve faaliyetlerin denetiminde İNCELENEN EVRAK VE BELGELER:
ilgili devreye ait banka ekstreleri, sarf belgeleri, faaliyet raporları, ücret, tediye fişleri, bordrolar, vergi-muhtasar beyannameleri sendika yönetim kurulu tarafından ibraz edilmiş ve toplantısını 05.01.2025 tarihinde tarafımızdan da incelenmiştir.
Sendikamızın mali imkanlarının sınırlılığına rağmen 01.07.2024-31.12.2024 tarihleri arasında gerçekleşen dönem çalışmalarının etkin bir şekilde yapıldığı, döneme ilişkin harcamaların ve kayıtların muntazam ve özenle usulüne uygun yapıldığı gözlenmiştir. Yapılan incelemeler sonucunda usülsüz ya da gereksiz veya fahiş harcamaya rastlanmamıştır. Yapılan her tür harcamaların tahmini bütçeye uygunluğu görülmüştür.
Döneme ilişkin mizanlar ekte olup, sendika kasa ve banka durumu aşağıdaki gibidir.
Sonuç: 01.07.2024-31.12.2024 tarihleri arasında faaliyetlerin, harcamaların ve kayıtların titizlikle yapıldığı görülmüştür. Gereksiz bir harcamaya rastlanmamıştır.
31.12.2024 tarihi itibariyle mevcutlar;
Bankalar | 1.031,02 |
Kasa | 4.406,23 |
Çeşitli Alacaklar | 108.012,38 |
Demirbaşlar | 14.690,09 |
Binalar | 233.337,36 |
TOPLAM | 361.477,08 |
BORÇLAR
Satıcılar | 416,81 |
Personel Ücret | 26.444,00 |
Diğer Borçlar | 901.880,80 |
Ödenecek Vergi SGK | 10.119,95 |
TOPLAM | 938.861,56 |



DEV MADEN SEN
DENETİM KURULU’NUN DENETİM RAPORU
Kurulumuz, Dev Maden Sen’in 26.09.2021 tarihinde yapılan (DEV.MADEN-SEN) Türkiye Devrimci Maden Arama ve İşletme İşçileri Sendikası’nın 18. Olağan Genel Kurulu organ seçimlerinde göreve getirildi. Ana Tüzüğün 20. Maddesi hükmü gereğince görev bölümü ile ilgili toplantısına 01.04.2022 tarihinde Dev. Maden- Sen Genel Merkezinde yapıldı.
Yapılan toplantıda görev dağılımı aşağıdaki şekilde belirlenmiştir:
Denetim Kurulu Başkanı Yunis Akbağ
Denetim Kurulu Yazman Mehmet Şerif Yalçın
Denetim Kurulu Üyesi Aydın Tepe
Yukarıda belirtilen görev paylaşımından sonra Denetim Kurulumuz sendikamız ana tüzüğünün 21. Maddesi hükümleri doğrultusunda denetim çalışmalarına başladı.
İNCELEME DEVRESİ
01.01.2025 — 30.06.2025 devresine ilişkin hesap ve faaliyetlerin denetimi 05.07.2025 tarihinde yapılmıştır.
01.01.2025 — 30.06.2025 devresine ilişkin hesap ve faaliyetlerin denetiminde İNCELENEN EVRAK VE BELGELER:
İlgili devreye ait banka ekstreleri, sarf belgeleri, faaliyet raporları, ücret, tediye fişleri, bordrolar, vergi-muhtasar beyannameleri sendika yönetim kurulu tarafından ibraz edilmiş ve toplantısını 05.07.2025 tarihinde tarafımızdan da incelenmiştir.
Sendikamızın mali imkanlarının sınırlılığına rağmen 01.01.2025 — 30.06.2025 tarihleri arasında gerçekleşen dönem çalışmalarının etkin bir şekilde yapıldığı, döneme ilişkin harcamaların ve kayıtların muntazam ve özenle usulüne uygun yapıldığı gözlenmiştir. Yapılan incelemeler sonucunda usülsüz ya da gereksiz veya fahiş harcamaya rastlanmamıştır. Yapılan her tür harcamaların tahmini bütçeye uygunluğu görülmüştür.
Döneme ilişkin mizanlar ekte olup, sendika kasa ve banka durumu aşağıdaki gibidir.
Sonuç 01.01.2025 — 30.06.2025 tarihleri arasında faaliyetlerin, harcamaların ve kayıtların titizlikle yapıldığı görülmüştür. Gereksiz bir harcamaya rastlanmamıştır.
30.06.2025 tarihi itibariyle mevcutlar;
Bankalar | 2.271.734,19 |
Kasa | 36.956,71 |
Çeşitli Alacaklar | 105.739,40 |
Demirbaşlar | 14.690,09 |
Binalar | 233.337,36 |
TOPLAM | 2.662.457,66 |
BORÇLAR
Satıcılar | 146,81 |
Personel Ücret | 17.823,06 |
Diğer Borçlar | 764.409,97 |
Ödenecek Vergi SGK | 26.522,21 |
TOPLAM | 808.902,05 |



DEV MADEN SEN
DENETİM KURULU’NUN DENETİM RAPORU
Kurulumuz, Dev Maden Sen’in 26.09.2021 tarihinde yapılan (DEV.MADEN-SEN) Türkiye Devrimci Maden Arama ve İşletme İşçileri Sendikası’nın 18. Olağan Genel Kurulu organ seçimlerinde göreve getirildi. Ana Tüzüğün 20. Maddesi hükmü gereğince görev bölümü ile ilgili toplantısına 01.04.2022 tarihinde Dev. Maden- Sen Genel Merkezinde yapıldı.
Yapılan toplantıda görev dağılımı aşağıdaki şekilde belirlenmiştir:
Denetim Kurulu Başkanı Yunis Akbağ
Denetim Kurulu Yazman Mehmet Şerif Yalçın
Denetim Kurulu Üyesi Aydın Tepe
Yukarıda belirtilen görev paylaşımından sonra Denetim Kurulumuz sendikamız ana tüzüğünün 21. Maddesi hükümleri doğrultusunda denetim çalışmalarına başladı.
İNCELEME DEVRESİ
01.07.2025 — 31.08.2025 devresine ilişkin hesap ve faaliyetlerin denetimi 05.09.2025 tarihinde yapılmıştır.
01.07.2025 — 31.08.2025 devresine ilişkin hesap ve faaliyetlerin denetiminde İNCELENEN EVRAK VE BELGELER:
İlgili devreye ait banka ekstreleri, sarf belgeleri, faaliyet raporları, ücret, tediye fişleri, bordrolar, vergi-muhtasar beyannameleri sendika yönetim kurulu tarafından ibraz edilmiş ve toplantısını 05.09.2025 tarihinde tarafımızdan da incelenmiştir.
Sendikamızın mali imkanlarının sınırlılığına rağmen 01.07.2025 — 31.08.2025 tarihleri arasında gerçekleşen dönem çalışmalarının etkin bir şekilde yapıldığı, döneme ilişkin harcamaların ve kayıtların muntazam ve özenle usulüne uygun yapıldığı gözlenmiştir. Yapılan incelemeler sonucunda usülsüz ya da gereksiz veya fahiş harcamaya rastlanmamıştır. Yapılan her tür harcamaların tahmini bütçeye uygunluğu görülmüştür.
Döneme ilişkin mizanlar ekte olup, sendika kasa ve banka durumu aşağıdaki gibidir.
Sonuç 01.07.2025 — 31.08.2025 tarihleri arasında faaliyetlerin, harcamaların ve kayıtların titizlikle yapıldığı görülmüştür. Gereksiz bir harcamaya rastlanmamıştır.
31.08.2025 tarihi itibariyle mevcutlar;
Bankalar | 2.179.274,29 |
Kasa | 18.853,13 |
Çeşitli Alacaklar | 37.774,18 |
Demirbaşlar | 26.690,09 |
Binalar | 233.337,36 |
TOPLAM | 2.495.929,05 |
BORÇLAR
Satıcılar | 14.546,79 |
Diğer Borçlar | 578.941,83 |
Ödenecek Vergi SGK | 73.636,98 |
TOPLAM | 667.125,60 |



