“Önce 301 kardeşimizi yitirdik. Sonra 2821 kardeşimiz işten atıldı. Arkadaşlarımızın acısı dinmedi, yaralarımız sarılmadı, sorumlular hesap vermedi, verilen sözler tutulmadı.
Şimdi de ‘kalan sağlar’ işsiz kaldı. Yeni bir sosyal cinayet işleniyor!
Yani maden işçisine şu mesajı veriyorlar: ‘Ya kölece, ölümüne çalışmayı kabul edersin ya da işsiz kalırsın!’
İşçileri açlıkla, işsizlikte terbiye etmek istiyorlar.
Soma’nın sesine ses, taleplerine güç katmak,
Taşeron, hizmet alımı ve rödovans kaldırılmalıdır, diye haykırmak,
‘TÜM OCAKLARI TKİ İŞLETSİN’ demek, işsizliğe ve adaletsizliğe karşı yaşamı savunmak, İş cinayetlerine ve sosyal cinayetlere geçit vermemek için Soma’dayız” diyen DİSK Başkanlar Kurulu bugün Soma’da toplandı.
Hava muhalefeti nedeniyle madenci heykelinde yapılmak istenen saygı duruşu ve kırmızı karanfil bırakılamadan Soma Öğretmenevi’nde başlayan DİSK Başkanlar Kurulu’ toplantısına DİSK Yönetim Kurulu Üyeleri, DİSK’e bağlı 21 sendikanın Genel Başkanları ya da Genel Sekreterleri katılıyor.
Toplantı salonunun darlığı nedeniyle bir kısmı dışarıda kalan Dev. Maden – Sen üyeleriyle 13 Mayıs’ta yaşamını yitiren madencilerin yakınlarının da katıldığı, saat: 11:00’de başlayan basın toplantısı 30 dakika kadar sürdü. Basın açıklamasının sona ermesinin ardından yönetim kurulu üyeleri Başkanlar Kurulu toplantısı gündemine geçtiler.
DİSK Genel Başkanı Kani BEKO’nun okuduğu, Soma’da toplanan DİSK Başkanlar Kurulu öncesinde yapılan basın açıklamasının metni:
“Değerli basın emekçileri ve mücadele arkadaşlarım,
Sevgili maden işçisi kardeşlerim ve saygıdeğer Soma halkı,
Konuşmama Zonguldak’taki bir maden işçisinin sözleriyle başlamak istiyorum: “Aşağıda ölüm var, yukarıda açlık. Aşağıdaki ölüm bir olasılık, yukarıdaki açlık ise kesin”. Evet; Türkiye’de maden işçileri ölüm ile açlık arasındaki tercihe zorlanıyor. İnsanları bu tercihe zorlamak için kotalarla, tarım politikalarıyla Soma’da pamuğu, tütünü bitirdiler. Soma’da bir sosyal cinayet işlediler. Sonra işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri almadan insanları madenlere sürdüler. 301 işçiyi ölüme sürükleyerek bir iş cinayeti işlediler.
Yetmedi. Soma Yırca’da insanların zeytinlerini yok ederek sosyal cinayete devam ettiler. Ve son olarak da katliam yaşanan madende çalışan 2821 işçi acımasızca işten atıldı. Soma’nın acısı dinmeden, yaraları sarılmadan, sorumlular hesap vermeden, verilen sözler tutulmadan “kalan sağlar” işsiz bırakıldı. Böylece 2821 işçi arkadaşımızın yanı sırası, eşleri, çocukları, alış veriş ettikleri Soma esnafı ve aslında tüm Soma’ya karşı bir sosyal cinayet işlendi.
Amaç belli: Maden işçisini açlıkla, işsizlikle ve ölümle terbiye etmeye çalışan bir mantık ile karşı karşıyayız. İşçiden şunu duymak istiyorlar:“Vazgeçtik haklarımızdan, vazgeçtik hayattan, açlık sınırında ücretlerle, ölümü göze alarak yaşamaya razıyız.”
Biz buraya DİSK Başkanlar Kurulu olarak bu oyuna karşı direneceğiz demeye geldik. Biz buraya “açlık da ölüm de fıtrat değil, çözüm var” demeye geldik. Nedir o çözüm arkadaşlar? Sonda söyleyeceğimizi en baştan söyleyelim.
Çözüm madenleri TKİ’nin işletmesidir.
Çözüm taşeron, hizmet alımı ve rödovansın kaldırılmasıdır.
Çözüm işten atılan arkadaşlarımız da dahil tüm maden işçilerinin TKİ işçisi olmasıdır.
Artık yeter! Bu rödovans, taşeron köleliğine bir son verin! Ülkemizde pek çok maden firması, taşeron ya da rödovans ilişkileri içinde üretim yapmaktadır. Bu tür işletmeler iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarını tamamen maliyet kalemi olarak görmektedir. Bu firmalar maksimum karı elde etmek için en hızlı en acımasız üretim süreçlerini yaşama geçirmektir.
İşçilere sürekli “hadi, hadi” diyerek üretim zorlaması yapan bu firmalar, işçileri ölüme sürüklemektedir. İşleri bitince de işçilere “hadi hadi”diyerek işçilere kapıyı göstermektedir. Üretim zorlaması, uzun çalışma saatleri, işçi maliyetlerinin düşürülmesi için getirilen dayıbaşılık sistemi, hep bu firmaların acımasız kar hırslarının sonucudur. Bu tespitler sadece bizim tespitlerimiz değildir. 2011 yılında yayınlanan Devlet Denetleme Kurum raporunda da madenlerde iş cinayetlerinin nedenleri tespit edilmiştir. Bu raporda en başta yer alan sorunlar“Taşeronluk/alt işverenlik uygulaması ve üretim zorlaması” olarak sıralanmıştır.
Ancak bu rapora rağmen mevcut düzen devam ettirilmiştir. Üretim zorlamasında da, rödovansda da, taşeronda da “durmak yok, yola devam” denmiştir.
Bu ısrarın sonucu olarak Türkiye’de 2008 yılından bu yana her yıl ortalama 133 madenci ölmektedir. Tablo korkunçtur. Bu korkunç tabloya rağmen ülkeyi yönetenler çökmüş sistemin hiç bir işe yaramayan mevzuatında göstermelik düzenlemeler yaparak işi geçiştirmektedir. Kurdukları taşeron ve güvencesiz çalışma biçimlerini sürdürmekte ısrar edenler, bütün suçu işçilerin eğitimsizliğine ve güvensiz davranışlarına bağlamaktadır. Her türlü ahlaktan yoksun bu sermaye düzeni, bu ülkede daha kaç can alacaktır? O kadar ahlaktan yoksun bir düzenle karşı karşıyayız ki, burada Soma’da yaşanan büyük katliamın faturası da işçiye çıkarılmaktadır.
Öte yandan, katliamın ardından tek bir devlet yetkilisi hakkında dava açılmamıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Bu bakanların bürokratları, madenlerin sahibi olan TKİ bürokratları, MİGEM Genel Müdürü… Bunlardan hiç biri en ufak bir bedel ödememiştir. Tüm bedeli, ölen işçilerin tesadüf eseri sağ kalan madenci arkadaşları ödemektedir. Asıl sorumlular koltuklarında oturmaya devam etmekte, maaşlarını tıkır tıkır almaktadır. Fatura ise sağ kalan işçilere kesilmiştir. Bu nasıl bir düzendir? Bu nasıl bir ahlaktır? Bu nasıl bir insanlıktır?
13 Mayıs 2014 Soma maden katliamının üzerinden 7 ay geçti. Üzerine Torunlar ve Ermenek katliamları yaşandı. 2014 yılının ilk on bir ayında en az 1723 işçi aramızdan ayrıldı. Yani Türkiye 11 ayda sadece 1 Soma katliamı değil, neredeyse 6 Soma katliamı yaşadı.
Şimdi işçi sağlığı ve iş güvenliğine dair yeni bir paket açıkladılar. Bu paket de konuya bir bütün olarak yaklaşmaktan uzaktır. Sorunun merkezine inmemektedir. Aksine bu paket sorunun asıl nedenini kalıcı hale getirmektedir. Çözüm diye getirdikleri paket işyerlerinde denetimi özelleştirmeye devam etmekte, madenlerde rödovansı kalıcı hale getirmektedir. İş cinayetlerine yol açan bir zihniyet, gözümüzün içine baka baka devam etmektedir.
Amaç bellidir. Amaç işçinin canını değil koltukları kurtarmaktır. Yarın yeni iş cinayetleri olduğunda “Ama biz paket açıkladık, ne yapalım işverenler uymuyor” demek için bir paket açıklanmıştır. Burada şimdiden ilan ediyoruz: Açıkladığınız paket hiçbir cinayeti önlemeyecektir ve sizi sorumluluktan kurtarmayacaktır.
Biz DİSK olarak ve sendikamız Dev Maden Sen olarak yapılması gerekenleri defalarca ilgililere ilettik. Başbakan’a ilettik, Enerji Bakanı’na ilettik, Çalışma Bakanı’na ilettik, meclisteki partilerin tamamına ilettik. Burada sizin huzurunuzda bir kere daha tekrarlıyoruz:
Madenler kamu eliyle işletilmelidir. Rödovans Anayasa’ya aykırıdır. Hukuksuz olarak yapılan bu sözleşmeler feshedilmelidir ve rödovans uygulaması tamamen ortadan kaldırılmalıdır. Taşeron/alt işverenlik gibi uygulamalar yasaklanmalıdır.
Sendikalaşmanın önündeki engeller kaldırılmalıdır. Maden işçilerinin sendikalı olmasının, sendikasını seçmesinin önü açılmalıdır.
Madenlerin Denetim Mekanizması bağımsız olmalıdır ve harcamaları kurulacak bir fondan karşılanmalıdır. Ayrıca devletin denetimi güçlü bir hale getirilmelidir.
Mevzuatımız ILO’nun madencilikle ve diğer çalışma alanlarıyla ilgili sözleşmeleri ve diğer uluslararası mevzuata en uygun bir şekilde düzenlenmelidir. Madenlerde yaşam odalarının kurulması hızla gerçekleştirilmelidir.
Madencilikte havza üretimine geçilmeli ve havza bazlı üretim haritası çıkarılarak bütünlüklü bir madencilik üretimi kamu eliyle sürdürülmelidir.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Maden İşleri Genel Müdürlüğünün taşra teşkilatları oluşturulmalı ve merkezden yönetilmesi anlayışından vazgeçilmelidir. Yapılan denetimlerin raporlarının birer örneği sendikalara gönderilmesi önemlidir ve bu konuda düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Eğitim ve uygulama ile ilgili maden ocağı sistemi geliştirilmeli ve bu ocaklarda eğitim ve uygulamayı tamamladıktan sonra madenci sıfatı kazanılmalıdır ve üretimde çalıştırılmasının düzenlemesi yapılmalıdır.
İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi etkin hale getirilmeli; temsiliyetinde eşitlik ilkesi gözetilmelidir. Bu Konseyin çatısı altında, sendikaların, meslek oda ve birliklerinin ve üniversitelerin yer aldığı mali yapısı bağımsız, özerk-demokratik bir İSG kurumu oluşturulmalıdır.
Kısacası biz DİSK olarak diyoruz ki; Türkiye’de mevcut işçi sağlığı ve güvenliği sistemi çökmüştür. İşçilerin istediği bellidir: Bizler “öldüren değil insanca yaşatan bir çalışma düzeni” istiyoruz.
Bunun için madenlerde ilk elden yapılması gerekenler bellidir. DİSK olarak en baştan beri dile getirdiğimiz talebimiz bellidir. Bugün görmeyen gözler görsün, duymayan kulaklar duysun diye bir kez daha tekrar ediyoruz: “Madenlerin asıl sahibi olan TKİ bu ocakları işletmelidir”
Devlet ocaklardaki eksikleri gideremeye, güvenli bir şekilde açmaya muktedir değil midir? TKİ ocakların sahibi değil midir? Soma işçisi bu ülkenin yurttaşı değil midir?
Taşeron, hizmet alımı ve rödovansın kaldırılmalıdır. Bugüne dek işçileri ölümüne çalıştıran, aç bırakan, şimdi de işsiz bırakan şirketler aradan çıkarılmalıdır. Türkiye’nin kömüre ihtiyacı var diyorlar. Evet doğrudur! Ve kömür ocaktadır, işçi buradadır!
Bu işçileri, bu güzelim insanları taşerona, şirketlere kul-köle etmeye kimsenin hakkı yoktur! Ülkeyi yönetenler ve madenlerin asıl sahibi TKİ bu işçileri açlığa ve ölüme mahkum edemez! Madenlerin sahibi olan devletin sorumluluktan kaçmasına izin vermeyeceğiz!
Madenciler insanca yaşamalı, insanca çalışmalı, kara elmas yer altından çıkmalı, Soma hayat bulmalıdır!
Burada DİSK Yönetim Kurulu üyeleri ve DİSK üyesi sendikaların başkanları, yöneticileri olarak bir kez daha söz veriyoruz: Somalı işçilerle ve Soma halkı ile beraber bedeli ne olursa olsun mücadelemizi sürdüreceğiz.” 10 Aralık 2014