İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) 31 Ekim 2023’te hazırladığı  “Türkiye’nin ilk ve İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu-2022” araştırmasında ilk 500’e giren şirketlerin üretimden satışları 2022 yılında yüzde 119 oranında artarak 2 trilyon 48 milyar liradan, 4 trilyon 485 milyar liraya çıktı. İSO 500’ün toplam faaliyet kârı yıllık yüzde 96 artışla, 671 milyar TL’ye yükseldi. 

İSO ilk 500’e giren şirketlerin ön sıralamalarında yer alan enerji ve madencilik şirketlerinin olması, bu sektörlerin ihracatlarında rekor kırılması övünçle açıklanmışken, bu üretimlerde esas söz sahibi olan işçilere ise açlık sınırında asgari ücret dolaylarında bir ücret reva görülmesi utançtır.

Yine bu yılın Ekim ayının Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göreşirketler 12,2 milyar lira vergi verirken, işçilerden, emekçilerden alınan gelir vergisi 72.l,1 milyar lira oldu. Vergi oranları karşılaştırıldığında çalışanlardan doğrudan alınan gelir vergisinin, sermaye kesiminden alınan doğrudan vergi olan kurumlar vergisini altıya katladığı görülecektir.

Doğrudan işçilerden alınan verginin adaletsizliği ortadayken, aynı oranda kazanmayan ama aynı oranda herkesten eşit alınan tüm vergi gelirlerinin dörtte üçüne tekabül eden KDV başta olmak üzere tüm dolaylı vergilerle adaletsizlik had safhaya çıkmıştır.

Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınan adaletli bir vergi sistemi için konfederasyonumuz DİSK, açlık sınırının bile altında bir asgari ücreti işçi sınıfına dayatanlara, hepimizi yoksullukta eşitlemek isteyenlere karşı “Gelirde Adalet, Vergide Adalet” için Ankara yürüyüşü başlatmıştır. Bu ses karşılık bulacaktır, duymak istemeyen kulaklar duyacak, görmek istemeyen gözler görecektir.  DİSK, işçi sınıfımıza, işi için, aşı için, geleceği için bu yürüyüşle nefes aldıracak, hakkın verilmeyeceğini, alınabileceğini mücadeleci geleneğinin birikimiyle bir kez daha hatırlatacaktır.

Artarak süren tüm bu adaletsiz duruma, sendikal örgütlenmedeki yetersizlik ve işçilerin sendikalı olabilmelerinin önündeki baskı ve engellemelerin sebep olduğu ortadadır. Madencilik İşkolumuzda örgütlülük düzeylerinin yüzde 20’ler civarında olduğu ve bu yüzde 20’lik işçinin kaderinin ise sarı sendikacılık marifetiyle esir alındığı da bir başka gerçekliktir. Tüm bu adaletsizliklere dayanma gücü ve sabrı kalmamış olan maden işçileri, tepkisini ortaya koymaya başlamıştır.

İşçiyi hiçbir süreçte söze, yetkiye, karara dahil etmeyen, kapalı kapılar ardında toplu iş sözleşmesi imzalayan, maden işçisini yalnızca söğüşlenecek aidat kapısı olarak gören sarı sendikacılık işçinin canından bezdirmiş, “en kötü sendika sendikasızlıktan iyidir” özdeyişi dahi işçi nezdinde karşılığını yitirmiştir.   

Alınterini esir alan sarı sendikacılık, türlü yalan, tehdit, hile ve düzenbazlıkla işçilerin iradesini bastırmaya devam etmeye çalışmaktadır. Ancak birleşme ve mücadele sürecindeki maden işçisinin, bu soygun, sömürü ve satış tezgahına son verecek gücü ve birikimi vardır. Sarı sendikacılığın maden işkolunda da ipliği pazara çıkmış,  maden işçisi yıllarca biriktirdiği öfkesini işyerlerinde kitlesel şekilde istifalarla göstermekte, istifalar çığ gibi büyümektedir

İnsanca yaşamak, insanca çalışmak ve güvenceli bir gelecek isteyen maden işçisi sahipsiz de, çaresiz de değildir!

Türkiye’yi açlık sınırının altında bir asgari ücretliler ülkesi olma adaletsizliğini dayatanlara da sarı sendikacılığa da konfederasyonumuz DİSK çatısı altında yürüttüğümüz mücadeleyle geçit vermemekte kararlıyız.

Tüm maden işçilerini maden işçilerinin gerçek sendikası DİSK/Dev. Maden-Sen’de birleşmeye ve üye olmaya çağırıyoruz.