Yer altından bin bir güçlükle çıkarılan madenciliğin, çevre ile uyumlu, yöre halkının yararına, evrensel madencilik prensiplerine uygun üretim ve tüm üretim süreçlerinde işçilerin söz ve karar süreçlerine seçtikleri sendikaları aracılığı katıldığı, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin harfiyen uygulandığı, kamu denetiminin eksiksiz yapıldığı ve tüm süreçlerinin şeffaf bir şekilde planlandığı koşullarda yapılması bir zorunluluktur.

Madencilik sahalarında gittikçe yaygınlaştırılmaya çalışılan özelleştirme, taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma ve talan politikaları ile her türlü denetimden yoksun sahalarda, ocaklarda, galerilerde, aynalarda, şevlerde hem çevre, hem yöre halkı hem de işçiler mağdur edilmektedir.

Rezervleri hoyratça tüketilen maden sahaları ise yerini; çevre ve yöre halkı için yıkıma, işçiler için ise geçinmeleri mümkün olmayan emekli aylığına ve emekliliklerinde meslek hastalıkları ile boğuştukları acı gerçekliği bırakmaktadır.

Neredeyse tüm maden sahalarına egemen olan üretim süreci, kuralsız ve denetim dışı koşullarda sadece daha fazla kar elde etmek amacıyla yapılmaktadır. Bu ise işçileri, ölümlü iş kazlarına, güvenceden yoksun bir şekilde yalnızca karın tokluğuna köle gibi çalışmaya mahkûm etmektedir.

Madalyonun öteki yüzünde ise İstanbul Sanayi Odası’nın Ekim 2023’te açıkladığı verilere göre Türkiye’nin ilk ve İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu-2022 araştırmasının ilk 500’ün ilk 50’sinde maden şirketlerinin yer aldığı ve karlılıklarını % ‘de 100’ün üzerinde artırdıkları görülmektedir.

Madencilik ve taş ocakçılığı iş kolunda 2022 yılı itibariyle ILO üyesi ülkelerin iş cinayeti sıralamasında her 100.000 işçide görülen ölüm oranıyla Türkiye, Estonya (76,61) ve Mısır’ın (75) ardından 52,30 ile üçüncü sırada yer almaktadır.

İşçinin canı pahasına sürdürülen bu sömürü ve ölüm düzenine razı olmayacağız.

Yine söylüyoruz, dilimizde tüy bitene kadar da haykırmaya devam edeceğiz: İnsanca yaşamak, insanca çalışmak ve güvenceli bir gelecek isteyen maden işçisi sahipsiz de, çaresiz de değildir!

Yer altından çıkarılan madenin dünya piyasalarında bir karşılığı vardır ve bu karşılık maden işvereninin kat be kat zenginleşmesine neden olurken işçinin açlık sınırında karın tokluğuna çalıştırılması asla kabul edilemez.

Maden işçisi, hakkını almak için yıllardır kendisini satış sözleşmeleri ile açlık sınırında yaşatan sarı sendika ağalığına istifa ederek haddini bildirmelidir. Ve birçok maden işletmesinde olduğu gibi maden işçilerinin gerçek sendikası DİSK/Dev. Maden-Sen’e üye olarak bu adaletsizliğe ve sarı sendikanın işçiyi satış sözleşmeleri ile esir almasına son vermeli ve gücünü birleştirmelidir.

Yaşasın Maden İşçilerinin Birliği ve Mücadelesi!

Yaşasın Konfederasyonumuz DİSK, Sendikamız Dev.Maden-Sen!